31 Ocak 2017 Salı

Çok İyi Fikir, Keşke Benim Olsaydı!





      Ben kendi kendime "ne yapsam ne yapsam da faydalı olsam" diye düşünürken sanal ortamda hergün karşıma çok güzel girişimleri olan insanlar çıkıyor. Bakın ne yapmışlar: Bir grup insan, bir arama motoru yapmışlar. Adını da www.ecosia.org koymuşlar. Siz google amcaya girip bir şey aratmak yerine bu arama motorunu her kullandığınızda dünyanın bir yerlerinde bir ağaç dikiliyor. Ne kadar güzel değil mi?

      Tamam süper randımanlı çalışmıyor. Örneğin bir BİM yazdığımda şaşırıyor ne olduğunu. BİM Türkiye deyince ancak bulup getirebiliyor ama işim çok acil olmadığı zamanlarda önce ecosia'yı deniyorum. İlk sayfada bulup getiremezse google'a gidiyorum. "Ben yapamıyorum bari yapabilene destek olayım" fikri bende baki. Youtube kanalları ve blogları da var. Neler yaptıklarını, nerelerde yaptıklarını, halkın neler hissettiklerini vs. izleyebilir, takip edebilirsiniz. Kendi adıma vesile olmama şans tanıdıkları için teşekkür ediyorum. Kısa sürede daha da duyulmaları temennisiyle!

27 Ocak 2017 Cuma

Bir Eğitim Serüveninin Daha Sonuna Geldik

      Çok şükür. Mezun olduğumdan beri, yani yaklaşık 5 senedir, yüksek lisans da yüksek lisans. ALES'im varken yapaydım, yok YDS'den yüksek not alaydım diye diye her dönem her iki sınava da giriyordum ne olur ne olmaz dursun kenarda diye. En son canıma tak etti ve bir arkadaşım da o sırada uzaktan eğitime başlayınca ben de yapayım da bitsin bu muhabbet dedim.

      Normal şartlarda kendi mezun olduğum okulumda, işimle alakalı bir bölümde ve örgün öğrenim olarak yapmak istiyordum. Zaten o yüzden bu kadar sene olmadı. İşyerim ve o zamanlarki yöneticim haftada bir iki kez saatlik de olsa izin almama dayanamadıkları için iş saatlerinde gidemezdim okula. E okulla evim ayrı iki ilde olacaktı adeta, iş çıkışı okula gidip gece 10larda 11lerde eve gelme ve sabah 5.30'da kalkıp işe gitme gibi bir şansım da olmayacağı için ikinci öğretim de olamıyordu. Bu uzaktan eğitim işi olur ya dedim, evimden mis gibi katılırım derslere. Bana yeni bir dünya görüşü de katar dedim. Marmara Üniversitesi'nde işletme olmadığı için kaldım Sakarya Üniversitesi'ne. Bir şekilde Allah nasip etti ve oldu.

      Ama program istediğim gibi değildi. İlk olarak dersler başladığında farkettim ki tezsiz yüksek lisans da yapsan, güya akademik değil iş hayatına yönelik de dense o dersler yine teorik. Hadi müfredat bu dedim ama hocalar da haliyle iş hayatında ve dünyadaki gelişmelerden bi haber ve bırak öğrencilere bir şey katmayı, önce kendilerini geliştirmeleri lazım bence. Yönetim dersi alıyorum örneğin, başlıyoruz teee 1800lü senelerde bilmemkim ne demiş öbürü ne savunmuşlardan. Şu an bana ne faydası var ne anladım bu işten? Son dönem Müşteri İlişkileri Yönetimi dersi aldım mesela. Benim bizzat çalıştığım direktörlüğün adı Müşteri İlişkileri Yönetimi yahu. Sular seller gibi aynı dili konuşmalıyız hocayla. Ama gel gör ki yine yaklaşımlar teoriler yüzyıllar öncesine ait bilgiler. Halbuki ben şu an güncel sektörde yaşanan gelişmelerin aktarılmasını, hatta mümkünse gelişmelerin nereye doğru gittiğinin tartışılmasını isterdim. Çünkü bana katkısı olacak olan bu.

      Bir başka pişmanlığım ise, okuldu. Tamam Sakarya Üniversitesi çok iyi hoş olabilir. Ama ilk olarak malum olduğu üzere uzaktan eğitim yüksek lisans, askerlikten kaçan arkadaşların kaydolup bir daha da yüzüne bile bakmadıkları bir ortam olarak yayılmış. Bir diğer unsur, lisans eğitimim Yıldız Teknik Üniversitesi, yüksek lisans Sakarya deyince iş görüşmelerinde "ne alaka şimdi" gibi bir yaklaşımla karşılaştım. Zaten aslında orada uyandım. Ne olursa olsun insanlar nasıl kaliteden önce markaya bakıyorlarsa eğitimde de önce okulun adına bakıyorlar. Sen istediğin kadar açıkla şöyle böyle, Marmara'da işletme yoktu benim de okula gitme imkanım yoktu falan diye. Lisansımı güzel bir okulda yapmış olmamla topladığım bonusları yüksek lisansımı söylediğimde kaybediyordum. Sonraları söylememeye karar verdim hatta.

      Son durumda not ortalamam yettiği ve gerekli ders sayısını da tamamladığım için projem kabul edilirse mezun olacağım haftaya inşallah. Ama yorgun argın eve geldikten sonra açıp akşamın bi saati o derslere katılmak hiç kolay olmuyor bu bir gerçek. Hele de evliyken daha da zor, bekarken yine bir nebze daha kolay olabilir bilmiyorum. Bir diğer unsur da hocaları bir kez bile yüzyüze göremedik. Yarın proje sunumum var, danışman hocamın 3 dönemdir öğrencisiyim ve adamın ancak ben arayıp da "hocam proje konusu önerilerimle ilgili mail attım dönüş yapmadınız" demem üzerine işletmeden öğrencisi olduğundan haberi oldu! Tahmin edersiniz ki süper bir danışmanlık süreci geçirdik. O mu bana danışıyor ben mi ona danışıyorum anlamadım. Proje savunması sunum mu olacak soru-cevap mı olacak diye aradığımda "savunma mı var bu hafta, hangi gün saat kaçta?" diye bana danıştı "danışman" hocam sağolsun. Umarım yeterince yardımcı olabilmişimdir kendisine.

      Yarın son kez olmasını umarak okula çıkıp bu serüveni de böyle noktalamayı umuyorum. Bunu saymam örgün öğretime de beklerim diyorum kendime :) Bir bakmışım işi bırakmışım çocuklar da büyümüş, neden olmasın?

25 Ocak 2017 Çarşamba

Ne Yapsam Ne Yapsam?

      Akşamları eve gidiyorum, yemek yoksa yemek hazırlıyorum. Yiyoruz, topluyoruz. Sonra salona geçiyoruz. Hiç kimse ilgilenmese bile teleizyonu açıyoruz. Sonra ben telefona gömülüyorum uyuya kalana kadar. Eşim de bilgisayarında kendi işlerine bakıyor. Ben bu kadar çok yapmak istediğim şey varken neden oturuyorum? Vaktimle ne yapıyorum? Bebiş doğunca çok ararsın bugünlerini, o boş akşamlarını. Yapmak istediğin hiç mi bir şey yok? Hem kendine bir şeyler katacağın hem de zamanını verimli geçirebileceğin?

      İnternette biraz araştırma yaptım ama malesef tabii ki kimse şunları yapabilirsin demiyor. Demeyecek de. Nasıl bir şey istiyorum biliyor musunuz. Akşamları birer saatimi ayırayım, bir yerlerde ufak ufak bir şeyler oluşsun. Mesela youtube vloggerlar var hani. Gittikçe kanalları oluşuyor falan. Onun gibi. Bu bloga yazıyorum ama günlük gibi görüyorum ben burayı. Çoğu yazılarım kendi sıkıcı hayatımdan ibaret. Görsel olarak bi numara yok, bilgi desem değil. Bittiğinde okuyana hiçbir şey katmayan uzun uzun yazılar haline geldi son zamanlarda. Bunun gibi böyle geriye dönüp bakınca vay be yapmışım diyeyim. Şimdi yüksek lisans bitecek ya kısmetse. Yeni bir uğraş arıyorum monoton hayatıma.

      Yapmak istediklerim diye bir liste bırakayım şuraya. Belki yazarken aklıma bir şey gelir.
      * Kitap okumak. Biliyorum çok klasik. Ama eskiden acayip kitap okurdum. Giderek azaldı ve akıllı telefona geçmemle serviste değerlendirdiğim o dakikalar da heba oldu. Günde on sayfa okuyayım ama yeter ki hergün okuyayım.
      * Yeni şeyler öğrenmek. Çok genel bir tanım oldu. Ne kastediyorum, böyle başkalarının yapıp da benim aklıma gelmeyen, ben de yapsam ne güzel olurmuş diyebileceğim şeyler öğreneyim. Kendime bir şeyler katayım.
      * Örgü örmek. Ama gerçekten doğru düzgün kazaklar öreyim. Kendime, eşime, bebişime hırkalar bereler eldivenler öreyim ve ördüklerim giyilebilir gibi olsun hazır giyim gibi olsun.
      * Dikiş dikmek. Bu da örgü örmek gibi hep isteyim hiç yapamadığım bir şey oldu. Kendime elbiseler etekler bile diksem bana yeter.
       * Kitap seslendirme. Bu da bir zamanlar çok istediğim ama hiç yapamadığım bir şey oldu. Rabbimin lütfettiği bu gözleri mahrum olanlar için kullanma fikri bana çok mantıklı gelmişti. Bunu tekrar düşünebilirim.
      * Tarım konusunda kendimi geliştirmek. Bu elin memleketlerinin alıp başını gittikleri haberini aldığımda en azından kendi evimde kendi yiyeceğim sebzeleri yerleştireyim dedim. Balkonda domatesim olsun, biberim olsun en azından. Mutfak tezgahımda nane, maydonoz yetiştireyim dedim. Bu bahar yine niyetliyim. Bebiş doğmadan en azından dikebilirsem fidanları büyümüş olursa sonrası sadece göz kulak olmak olacak diye umuyorum. Bu işin inceliklerini de öğrenmek istiyorum. İlerde bahçeli evim olursa da bahçeme ekerim artık.
      * İşim konusunda kendimi geliştirmek. Son senelerde hep ilk senelerde öğrendiklerimin ekmeğini yiyorum ve yeni hiçbir şey öğrenmiyorum diye hissediyorum. Bu konuda dünyadaki gelişmeleri takip etmekle birlikte hali hazırda olan teknolojileri de en azından elimde tool'lar varken deneyeyim istiyorum. Bir daha ya fırsatım olur ya olmaz kim bilir.
      * Yeni bir bölüm okumak. Beni özgür bıraksalardı ne olurdum? Ne okumak isterdim ne iş yapmak isterdim? Uzaktan okuyabileceğim ya da açık öğretimden böyle bir bölüm bulursam gerekirse 10 yılda bitsin ama okumak istiyorum. Bu bebeğin gelmesiyle biraz zora girecek bir iş. Bakacağız.
      * Moda, kişisel bakım ve trendler konusunda uygulayamasam da en azından takip etmek. Bu da şimdiye kadar çok yapmadığım bir şey. Hiçbir zaman şık şıkıdım olmadım. Bir düğüne giderken adam akıllı bir makyaj bile yapamıyorum. En azından kendime yetecek kadar giyim kuşam trendlerini takip edeyim, bir stilim olsun. Hafif bir makyaj yapabileyim vs...
     
      Aklıma başka şeyler gelirse onları da eklerim inşallah. Allah zamanımızı bereketlendirsin, işlerimizi kolaylaştırsın. Dünya yüküne ne kadar dalarsak o kadar altından kalkılmıyor...

24 Ocak 2017 Salı

Hamilelikte 25. Haftamız

      Bugün itibariyle 6 ayımızı bitirdik. Artık 7. aydan devam edeceğiz. Bu hafta üzerinden hesaplama işi çok karıştırıyor ortalığı kim ne derse desin. Babam soruyor ne kadarlık oldu şimdi diye, 6 ay bitti diyorum. Oo az kalmış diyor, yok ama 4 ay var doğurmama diyorum :S Kafalar karışık...

      Nasıl gidiyor hamilelik? Çok güzel. Her geçen gün karnım büyüyor, öyle kocaman olmadım daha ama karnım da görmezden gelinemez bir boyutta artık. Gün içerisinde işyerinde çok görülmesin diye hem bol giyiniyorum hem de şalımın  bir parçasını önüme alıyorum. Böylece oldukça gizleniyor karnım. Kendim de unutuyorum hamile olduğumu. Ama o servise yürüdüğüm yokuşta marş basmıyor, motor gaz almıyor mu diyeyim ne diyeyim. Çıkamıyorum, ağır vasıta olarak kenardan kenardan gidiyorum, genç ve hızlı arkadaşlar buyrun geçin yolunuz açık olsun diyorum içimden. Yaşlandık azizim:) Yatakta sağdan sola üç manevrada dönüyorum. O mabadımı çevirene kadar tam üç hamle yapıyorum artık. Eşim gülüyor halime. Ben olsam ben de gülerdim haklısın diyorum birlikte gülüyoruz. Bazen kalçamda çok yoğun bir ağrı oluyor uzun oturmalar sonucunda. Bu aralar böyle geçiyor işte. Ama kıpır kıpır minik kuzumuzun karnımda hareketlerini hissetmek kadar güzel bir duygu yok. Allah isteyen herkese nasip etsin inşallah en hayırlısıyla. Dün akşam bir kargomuz gelmiş, kolsuz body almıştım indirimde bulduğum bebek bezleriyle. Eşimin işyerine gitti ben taşıyamam koliyi diye. Eşim mesaiden geldiğinde ben yatmıştım, getirdi bodylerini göstermeye. Açtık baktık boylarına, renklerine. O kadar küçük ki. Burda kafası olcak burda kolları dedik baktık. Sonra eşim aramıza koydu bodyleri burda yatıcak böyle minik minik dedik ^_^ İnsan böyle salaklaşıyor işte sevgiden. Dışardan bakarken çok komik geliyor ama böyle hissediliyor elimizde değil. Hayal ediyoruz şöyle olur burda durur diye. Mutlu oluyoruz kendi kendimize.

      Alışverişlere de başladım artık ufaktan. Kıyafetler, indirimde bulursam bebek bezleri falan alıyorum. Hastane çıkışımızı zaten teyzemiz almıştı. Belki bir takım da ben alırım. En kritiği park yatak ve bebek arabası. İki büyük bomba bekliyor bizi. Bir halledersek üzerimizden büyük bir yük kalkacak inşallah.

      Bunun dışında işe gidip geliyorum. Hiç doğuma gitmeyecek gibi çalışıyorum. Üzerimdeki işleri devretmem gerekirken ben yeni işler yapıyorum falan. Bir de yüksek lisansım bitiyor bu dönem Allah nasip ederse. Finalleri verdim, çok güzel notlar aldım ve mezun olabiliyorum. Sadece projemin sunumu kaldı bu haftasonu da o var. Danışman hocam çok kısa bulduğu için son dakika eklemeler yapmaya çalışıyorum. İnşallah onu da sunup kabul edilirse mezunum. Zaten aksi olsa donduracaktım. Çocuksuz halimle zor takip ediyorum bebek varken hiç uğraşamam derslerle diye düşünüyordum. Gerek kalmayacak kısmetse.

      Bu ara bana bir vatan millet sevgisi aşkı geldi ki peheyy. Normalde de zaten hep napabiliriz diye düşünürdüm ama geçen gün bir yazıda Hollanda'nın tarım ihracatının 94 milyar euro olduğunu okudum. Konya kadar ülkenin başarısına inanamadım saygı duydum. Hemen kendimizi düşündüm, biz neden yapamayalım? Onlar yapabildiyse biz de yapabiliriz ama ben vatandaş olarak ne yapabilirim en önce? Malum bu kadar büyük bir atılım için öncelikle devlet politikalarının belirlenmesi, sonra destek verilmesi teşvik edilmesi vs. gerekiyor tabii ki. Ama ben kendim ne yapabilirim ülkeme faydam dokunsun diye? Evet çalışıyorum ama yeni bir teknoloji mi geliştirdim yabancı ülkelere pazarlayıp süper gelirler elde eden? Yok. E anne olacağım inşallah diyorum vatana millete hayırlı evlat yetiştireyim o yapsın güzel şeyler. Sonra diyorum canım benim sen anne olup işi bırakayım diyorsun da annen seni niye okuttu? O da bunları düşünmemiş miydi kızımı okutayım vatana millete faydalı olsun dememiş miydi? E sen onca yılın emeğini kaldır rafa, istifa et evde otur. Sen böyle yaparsan komşun böyle yaparsa kim çalışacak bu ülke için? Ama evladım beni istemeyecek mi? Yine kısır döngü buralar tabii ki... Dipsiz kuyu.

     Sonra geçenlerde kayınvalidem ameliyat olmuştu. Daha önce de bahsettiğim bazı akrabalar var. Ben böyle hırs görmedim. Ama o hırsa göre ODTÜ, hatta Harvard mezunu falan olması gerekirken neden sonradan iki senelik falan okumuş bilemiyorum tabi. Benim de finallerim vardı o hafta. Konusu geçti sınava gideceğiz yarın diye. Duyar duymaz hemen; "ne sınavı, yüksek lisans mı yapıyosun, hmm tezli mi tezsiz mi hangi okulda, ne zaman bitiyor..." Milyon tane soruyu sıraladı ben böyle hırs görmedim. Demez olaydım dedim. Sonra aynı bayan bu haftasonu da bebek mevlüdüne gittiğimiz bir akrabada denk geldi. İlk cümlesi: "Nasılsın canım sınavların vardı 100 bekliyodun nasıl geldi notlar?" Ne ara 100 bekliyorum demişim hatırlamıyorum bile, ki demem yani en fazla iyi geçti demişimdir. Ben hava atmayı da sevmem, bulunduğum ortamda kimseyi ezmek istemem. Ama  böylelerine biraz ne olduğunu göstermek gerekiyor son kanaatim. Çok şükür çok iyi geldi hepsi 100 dedim. Bu hafta da savunmamı verip yüksek lisans mezunu olacağım nasipse dedim. O kadar kıskandıysan al sen bitir diyecektim. Yahu ben ne okumuşum sen ne okumuşsun. Sen sonradan zar zor o da devletin kayırmasıyla bir iş bulup çalışmaya başlamışsın, ben ne iş yapıyorum. Hayatta kıyaslanmayacak iki kişiyiz ama kendine rakip bula bula beni bulmuş. İşte bir de böylelerini sevindirmek istemiyorum işi bırakıp da. Bu fikir hep memlekete gidince oluşuyor. Buradayken kimse kimseyi tanımıyor ya, biz nasıl mutluysak öyle yapalım diyorum. Ama oraya gidip böyle şeyler yaşayınca keşke doktora da yapsaydım diyorum:) Allah'ım tutamıyorum kendimi. Aynı bayan bana yine böyle nasılsın canım diye herkesle selamlaştığımız bir bayramda sen ne iş yapıyorsun nerde çalışıyorsun falan diye sormuştu. Ben de anlamayacağını bildiğim için en basite indirgeyip açıklamaya çalışmıştım. Keşke diyorum "data mining specialist olarak bilmem ne genel müdürlüğünde çalışıyorum, hani şu plazalarda gördüğünüz tipler var ya dizilerde, işte öyle" deseydim diyorum:) Ama o zaman anlamamıştım bu kıskançlığı, herkesin kendim gibi bildiğimden... Bunları da sevindirmek hiç istemiyorum.

      Bu kararlar, sorumluluklar çok zor. Eğer her şey normal gider de zamanında doğum yaparsam seneye bu zamanlar işe dönmüş olacağım. Kuzum daha 9-10 aylık falan olacak. Kısmetse kayınvalidem bakacak gibi görünüyor. Normalde hiç istemiyordu ama kayınbirader de İstanbul'da yatılı liseye gelince evde çok sıkıldı bence. Razı görünüyor şimdilik. Bakıcıya hiç bırakmak istemiyorum inşallah da mecbur kalmam. Hep istifa edeceğim diyordum ama galiba bir süre en azından görmek istiyorum çalışırken anne olmak nasıl? Çocuk gerçekten isteyecek mi beni? Ben gerçekten dayanamayacak mıyım? Yapamayacak mıyım? Bunları görürsem sanki daha içim rahat eder gibi geliyor. Kolay pes etmek istemiyorum sanırım. Cidden gitmiyor böyle dememiz lazım. Tabi bir de işin mali boyutu var hiç düşünmediğimiz. O kısımları hiç bilmiyorum tabi ben bıraksam geçinebilecek miyiz, nasıl yaparız. Belki de zaten geçinemeyiz ben bırakırsam. Bir ara simülasyon yapayım dedim sanki tek maaş mışız gibi yapalım. Ama olmuyor tabi, hiç gerçekçi olmadı. Ancak ben ücretsiz izindeyken göreceğiz durumu...

      Neyse amma yazdım. Uzun süre yazmayıp yazmayıp birikince böyle oluyor işte. Bir dahaki yazımda yüksek lisans mezunu olacağım kısmetse:)