20 Haziran 2014 Cuma

Her Sey Güzel Olacak...

Bugüne tarihe not düşmek istedim. Sadece sözlüm günümü bir anda çok güzel yaptığı için. Bana çikolata göndermiş, çiçek değil de yenilebilecek bir şey göndermesini ham mainidar buldum hem de sevindim:) Çiçekleri kendi ellerinden almak isterim. Bitse de gitsek derken birden çok eğlenceli bir gün oldu:) Birlikte hergünümüz böyle geçer inşallah. Amin.

17 Haziran 2014 Salı

Her Bulduğum Kitabı Okumayayım Kalsın

Geçenlerde internette bir şey araştırırken oradan oraya gittim ve kendimi bir blogda buldum. Şimdi ilk etapta eğlenceli geldi ne yalan söyleyeyim, ama takip edeyim desem benim ona yetişmeme imkan yok. Kız hergün on tane dizi izliyor(muşcasına hepsine yorum yazıyor mantıken imkansız tabi), haftada iki kitap falan bitiriyordur herhalde, sürekli filmler izliyor oradan oraya geziyor. Önerilerinden seçip denemeye bile kalksam yetişemem muhtemelen. Bir ara; "twitterdaki fuatavni gibi bu da birkaç kişiden mi oluşuyor?" acaba diye bile düşündüm. Senin okulun, işin, bir hayatın yok mu? Ne yeyip ne içiyorsun? Hadi ailenin yanındasın geçim derdin yok da sosyal hayat da mı yok?

Sonuçta bakıldığında hayatını makyaja adamış bloggerlara göre en azından faydalı şeyler paylaşıyor, yapıyor dedim ama okuduğu kitaplara bakıyorum. Kapağını beğendiği her kitabı okuyor. İçerikler boş. Kitap okumayan bir nesilden yakınıla yakınıla bu hale geldik şimdi de. Ne bulsak okuyoruz, kim yazmış ne yazmış bana ne katar hiçbir fikrimiz yok. Popüler mi popüler, her yerde konuşuluyor konusu geldiğinde yorum yapabileyim diye okuyor, geziyor, izliyor, yaşıyoruz. Yalan değil cidden böyle. Kendi okuduğum kitaplara da bakıyorum, okuyorum ama bana ne katıyor? Sürekli bir şeyler öğrenmek için yaşayamam bu bir gerçek, bazen de sadece korkmak için, aksiyon için, aşk için okumak istiyorum. Hayatıma renk gelsin diye. Arada bir şeyler öğrenebileceğim kitaplar da okumaya çalışıyorum ama hakkımı yiyemeyeceğim.

Buraya nereden geldim, bir de kitap okuyanlar sosyal platformda takılıyorlar. www.neokur.com diye bir site. Merak ettim üye oldum ama bir türlü kullanamıyorum. Çok pratik gelmedi açıkçası. Ehh daha önce de bahsetmiştim arkadaşlarım o kadar kitap kurdu değiller, yani benim platformda tanıdığım hiç kimse yok. Bir arkadaşımın okuduğu kitabı görmek, kütüphanesine göz atmak, değerlendirmesini okumak isterim de tanımadığım insanların ne okuyup ne dediği de beni hiç ilgilendirmiyor an itibarıyla. Ancak kitabı alacağım zaman okuyanlar ne demiş diye bakarım, o da kitapyurdu.com'da mevcut zaten. Bu kadar karmaşaya girmeden de elimin altında. Üstü kalsın her sosyal platformda da elim olmayıversin.

16 Haziran 2014 Pazartesi

Ramazan'dan Önce Son Çıkış

Haftasonu sözlüm finallerini bitirip geldi, Ramazan gelmemişken ve havayı da güzel bulunca piknik yapalım dedik. Aslında benden kek yapmamı istedi, ben de: "sarma da mı yapsam börek de mi yapsam hatta biz piknik mi yapsak?" diyerek olayı biraz büyüttüm sanırım. Ehh en azından nerede olacağımız belli olur, nereye gidelim diye düşünmekten heryere para vermekten cidden bıktık artık. Evde çok sıkıldığımız için dışarı çıkmak çok güzel bir şey ama bizim durumumuzda dışarısı mecburiyet ve işkence oluyor. Neyse, ben yola çıkma nedenimiz kek hariç her şeyi hazırladım ve Küçük Çamlıca'ya pikniğe gittik. Keki neden yapmadım? Çünkü fırınımızın ısı ayarı yok ve bu zamana kadar yaptığım tüm kekleri yaktı :( Bu konuda sana kek yaktım diye bir twitim bile mevcut... Bu üzüntüyü göze alamadım ve onu yapmadım.

Gittiğimiz yer çok güzeldi. Tek kusuru karga sesleri, bitmek tükenmek bilmeyen karga gaklamaları... Bir de acemi piknikçiler olarak minder unutmuşuz yerde oturduk ama hem soğuğu yedik hem de yerin tüm pürüzlerini an be an hissettik... Kafamı biraz kaldırdığımda gördüğüm manzara şöyleydi:

Önümüzde bir yapay su birikintisi vardı çok güzeldi. Bunca yıldır nasıl keşfedememişiz hayıflandık. Dışarısı kavrulurken bile burası gölge olduğu için serindi. Akşama kadar otur istersen kimse kalk git demez... Biz ordayken bir sürü gelin geldi fotoğraf çektirmeye, bir iç geçirdim şöyle biz ne zaman evleneceğiz diye. Sonra geçti gitti... Güzeldi velhasıl.

Tabi biz yine bir şeyler yapmamız gerekiyor diye öğleden sonra kalktık, piknik malzemelerini eve bırakıp Üsküdar'a geçtik. Daha önce bir alyans beğenmiştim, onu alacaktık. Sadece gidip alacaktık yani ben çoktan beğenmiştim... Ama nedense içime sinmedi, beğendim ama içime sinmedi bir türlü. Hemen çarşıdaki kuyumculara bir bakalım mı dedim, belki başka bir model görürüm, başka yüzük beğenmezsem de onu alırız aklımda kalmaz. Birkaç model arasında kaldım, nasıl karar vereceğim diye çok üzüldüm. Hepsini alamayacağımıza göre bir karar vermem gerekiyor... Neyse dedim kafa bulandırmaya gerek yok, bir yer kaldı oraya da bakalım da sonra gidip ilk beğendiğimi alalım derkeeeen alyansımı buldum. Görür görmez anladık o yüzüğün olduğunu. Sözlüm de ben de ondan sonra gösterdikleri yüzüklerin yüzüne bile bakmadık. Erkek için de aynı desen olduğu için almadık, ama şimdi düşünüyorum da alabilirmişiz sanki. Hımm ben bunu bir düşüneyim :)





5 Haziran 2014 Perşembe

Site Önerisi

Yine ben, yine yatırıma paraya dair bir site keşfi... Bu tamamen twitter'da hesabını görmemle farkına vardığım bir site, bu sefer ben herhangi bir şey araştırmıyordum. www.paramveben.org. Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği bünyesinde gönüllü kişilerden oluşan bir ekibin emekleri ile ortaya çıkmış bir platform. Kazanan, çalışan kesimi elindeki parayı saçıp savurmak yerine ufak ufak da olsa tasarruf etmeye, o tasarrufları da yastık altında değil aktif yatırımlarla değerlendirmeye teşvik ediyor. Tam bana göre bir yer:)


İleride yatırımla ilgili uygulamalar da eklenecek siteye, öyle bir sekme de yapılmış ama henüz içerik yok. Şu anda yatırım ve tasarrufla ilgili yazılar, bilinçlendirmeye yönelik çeşitli videolar var. Sitenin tasarımı çok hoşuma gitti. Yapılan paylaşımlar çok basit düzeyde göründü gözüme ama ne de olsa başlangıç yazıları bunlar. İleride daha dikkatimi çekecek bilgiler paylaşılacağını umuyorum, siteyi takipte olacağım. Bu arada twitter hesabından da aktif bir şekilde motive edici twitler atılıyor. Onu da takibe aldım hemen.


2 Haziran 2014 Pazartesi

Tamam Mıyız?


Yol yorgunluğunu atmak için bir film izleyeyim dedim, yine vizyona girdiğinde çok dikkatimi çekip zamanım olmadığı için izleyemediğim bir film seçtim. 2013 yılında çekilmiş bir Çağan Irmak filmi: "Tamam Mıyız?" Başrolde Aras Bulut İynemli (İhsan) ve Deniz Celiloğlu (Temmuz) oynuyor.


Film Temmuz'un küfürleriyle başlıyor. Dakka bir gol bir. Rüyasında birisini görüyor, "bul beni, birbirimizin kaderinde varız bul beni" diyen biri. Bu rüyadan sonra birkaç etkili rüyası daha oluyor ve birkaç gün sonra rüyasındaki çocuğu parkta annesinin ittirdiği tekerlekli sandalyede otururken görüyor. Bir yolunu bulup yanlarına yaklaşıyor ve hikaye başlıyor. İkisinin de birbirlerine ihtiyacı olduğuna karar veriyorlar. Temmuz sanatkar; heykeltraşlık yapıyor, çocuk kitaplarının resimlerini çiziyor. İhsan'a yaşama sevinci vermeye çalışıyor. İhsan da kimseye küs değil aslında ama sadece bulunduğu durumdan dolayı insanlara yük olduğunu düşünüyor.

Çağan Irmak'ın filmlerinde alışıldığı gibi her dakikası duygu seli olan, gözyaşları içinde izlenen bir film değildi (sanırım, belki de ben ruhsuzumdur). Sonunda bir duygulandım sadece. Filmde engelli bir insanın neler yaşadığı, ne zorluklar çektiği, nasıl buhranlara düşebileceği gibi şeylere insanların acıyarak bakmasına neden olacak şekilde yer verilmemiş. Herkesin kendi kafasında yaşamlarının zor olduğuna dair varolan fikirin yeterli olduğu düşünülmüş sanırım. İyi de olmuştur belki, kendimi o sandalyede oturan insanın yerine koyuyorum. Arkadaşlarımla filmi izlediğimi düşünüyorum. Orda İhsan acındırıldıkça ben yerin dibine geçerdim herhalde. O yüzden iyi olmuş bence. Sözlümle film izlerken karakterin annesi vefat ediyor bazen. Karakter çok üzülüyor, mahvoluyor falan. Sözlüm de ister istemez beni teselli etme ihtiyacı duyuyor. Sözle değil ama gözlerime bakışından anlıyorum, elimi tutuyorsa daha sıkı tutuyor. Çok normal, insanlar empati yapar. Ama ben sözlümün tepkisinden merhamet, şevkat, üzüntülerden kötülüklerden koruma duygusu hissediyorum. Diğer durumdaki arkadaşsa muhtemelen acıma olarak algılayıp daralabilirdi... Herneyse, çok çok çok süper bir film değildi velhasıl. İzlemesem merak edecektim...


En Büyük Asker Bizim Asker!

Geçtiğimiz Cuma günü kardeşimin yemin töreni vardı. Askere gönderdiğimizi yazmış mıydım hatırlamıyorum ama tam bir ay olmuş dile kolay. Babam, dayım ve ben Balıkesir'e gittik. Gelin kızımız da ailesi ile gelmiş. Bizim on katımız özleyen, üzülen, bekleyen odur muhakkak. Bizi biraz gerdi ama ben onun durumunda olsam muhtemelen gözlerimden ateşler çıkardı:)

Biz tabi babamla, kardeşim bizi hiç aramadı diye baya bir üzülmüştük. Bizi beklemiyordur bile yemin törenine, kimi aradıysa o gitsin gibi alttan tripli bir şekilde gittik ama tabii ki çok özlemiştik ve konuşamadığımız için de çok merak ediyorduk nasıldır iyi midir ne yer ne içer diye. Çok şükür çok iyi gördük. Komutanlarından Allah razı olsun üzmemişler kardeşimi. Ve bizi aramış meğer. Babam sabit numara görünce bankalar arıyordur sanıp açmamış, benimse yanlış numaramı aramış ben artık kullanmadığım için sadece internet bankacılık şifresi için bakıyorum o telefona. Neyse bunu duyunca bir daha sevindik... Yemin töreni alanına girerken bizi fıldır fıldır aradı gözleri orda mıyız diye. Biz tabi nişanlısıyla avaz avaz bağırıyorduk burdayız diye. Görünce gülümsedi sadece. O kadar ciddi bir asker olmuş ki. Bi çocuk göz falan kırptı ailesine:) Normali kardeşimin yaptığıdır tahminim. Sonra alandan çıkarken de biz en önlerden alana sarkıyorduk resmen. Heycanlanınca, uykusu gelince falan yüzü kıpkırmızı olur. O kadar asker içinde seçmekte hiç zorlanmadık:) Güneş altında eğitim yapmaktan yanmış, yerlerde sürünmekten kolları yara olmuş. Ama olsun, o kadardan bir şey olmaz. Vücuduyla yapabileceklerinin farkına varsın. Zaten o da şikayetçi değildi, yaptıklarını zevkle anlattı resmen. Babamla ben de; "askerliği bu kadar seveceğini bilseydik asker yapardık seni" diye takıldık. Allah nazarlardan saklasın burdan sonrası da böyle geçer inşallah. İçimiz rahatlamış olarak, ama özlemle onu orda bırakarak Kocaeli'ne geri döndük...

Ertesi günü de uzun zamandır kayınvalideme gidemedim deyip ona ayırdım. Sabah kahvaltıya gidecektim güya ama benim varışım saat 11'i buldu :( Kayınpederim bile dalga geçti, "kız sana kıyamamış sabah sabah yorulma diye. Öğle yemeğiyle birleştirdi bak" diye. Bizim evden gidişim 1 saat 15dakika sürdü ben ne yapayım. Kahvaltıdan sonra çarşıya çıktık. Bohça alışverişinde içimize sinmeyen şeyler vardı, eksik kalmasın diye baştan yaptık nerdeyse. Allah razı olsun beni benden çok düşünüyor. Sözlümün finalleri olduğu için o yoktu ama olsun yeter ki sınavları iyi geçsin bir an önce kurtulsun okuldan. Akşam da otobüse binip İstanbul'daki hayatıma geri döndüm.Yoruldum ama çok güzel bir üç gün oldu benim için.