30 Eylül 2014 Salı

Tanımasaydım Deyip Hayatımdan Çıkaramayacağım İnsanlar

Nişandan sonra bir süre, ama çok kısa bir süre boş kaldık. Ne düğün ne evlilik düşünmedik, tek gündemimiz nişanlımın mezun olması idi. Bu arada askerdeki kardeşimi ziyarete gidelim dedik. Tabi ki nişanlısını götürmemek olmaz, ha belki olur da ben kendime yakıştıramadım. Velhasıl onu da aldık yola çıktık. Vardığımızda nişanlımla ben sadece iki saat kadar kahvaltıda görüşebildik kardeşimle. Sonra müsade isteyip vurduk kendimizi Balıkesir yollarına. Rastgele dolaştık öylesine. O sıralarda da gündemimizde askerlik konusu vardı. Bedelli mi yapmak daha iyi olur, kısa dönem mi uzun dönem mi? Öyle yaparsak ne zaman evleniriz böyle yaparsak ne zaman evleniriz? Olabilecek bütün kombinasyonları düşündük sanırım. Ama nişanlım kendi hayatından çok bizim mutluluğumuzu istediği için o bana bıraktı, ben de askerliği yapacak olan o olduğu için sadece fikirlerimi söyleyerek ona bıraktım.

Derken kardeşim er olarak yapmayı o kadar kötüledi ki ben hemen uzun dönem yap diye atıldım. Nişanlım zaten okul hayatı boyunca sıkıntı çekti, sonra ben girdim hayatına. Bu sefer de nişanlısı çalışırken onun okuyor olmasına üzülüyor. Bana belli etmiyor ama üzüldüğünü biliyorum. Kendisini hep yaşıtlarıyla kıyaslıyor, üniversite okuyana kadar işçi olsaydım şimdi evimize bakıyor olacaktım diyor bazen... Düşündüm ki askere gidince de er olacağı için o aylarda işkence çekecek. En azından elindeki hakkı kullanıp asteğmen olarak yaparsa hem rütbeden dolayı kendisine güveni gelir, hem de alacağı maaştan dolayı o üzüntüsünden de kurtulmuş olur. Er olmasından kat kat iyi olur diye umuyorum, inşallah öyle olur. Ben olmasam da eminim bu şekilde yapardı. Onu varlığımdan dolayı hayatın hiçbir alanında engellemek istemiyorum. Tabi ki yalnız olsaydı alacağından farklı sorumluluklar olacaktır üzerinde. Ama fırsatları da kaçırmasını istemiyorum. Neyse, biz kardeşimi de dinleyince ben uzun dönem yap ben seni beklerim dedim. Sonrasındaysa nişanlı bekleyene kadar evli beklemenin daha iyi olacağını düşündük. Evet hasret daha çok olacaktır (herkes öyle dediğine göre kabul ettim bunu artık) ama izinlerinde ya da ben görmeye gittiğimde sokaklarda sürünmekten artık. O yüzden dedik ki ailelere açalım, bakalım onlar ne diyecekler.

Balıkesir'den gelir gelmez babamla konuştuk, o da tam destek verdi. Kendisi de annemle dört sene nişanlı beklediği için çektiğimiz sıkıntıları anlatmamıza gerek bile yok. Ben her türlü yardıma da desteğe de hazırım dedi sağolsun. Nişanlım da kendi ailesine açıkladı, onlar geldiler babamla konuşmak için. İstişare ortamında herkes kendi fikrini söyledi. Kayınpederim bana istemiyor gibi geldi, ama sonrasında konuştuğumuzda senin bunları kaldırabileceğine ikna olmaya çalışıyordum dedi. Onda da sorun olmayınca kısmetse 2015 Mart ayında düğün yapıp nişanlımı öyle askere göndermeye karar verdik. Hakkımızda hayırlısı olsun...

Burdan sonra beni çok üzen bir şey oldu. Benim bir de kardeşim var biz onu hiç hesaba katmamıştık normal olarak. Onlar da evlenmek için askerin bitmesini bekliyorlardı. Gelin hanım da Balıkesir'den dönerken bize düğünü en erken ne zaman yapabileceğimizi sormuştu. Ben de okul biter bitmez en erken Şubat'ta yapabiliriz demiştim. Öğrendim ki gelir gelmez babamı arayıp biz Ocak'ta düğün istiyoruz demiş! Bizimle yarışıyor yani. Babam bunu bana söyleyince olanı anlattım, çok kızdım. Babam da sağolsun bana destek verdi, ben söylerim en erken sizden sonra yapabilirler diye dedi. Netekim birkaç gün sonra yine gelin hanım babamı arayıp kardeşimi bayramda çıkarmaya gidecekler mi sormak istemiş. Bir araya gelip düğünü konuşuruz demiş. Babam da olanları anlatmış, ablanın kayınpederi ve kayınvalidesi geldiler, düğünü martta yapmak için uygun olup olmadığımızı konuştuk ve martta yapmaya karar verdik. Sizin düğününüzü daha önce yapamam, ancak onlardan sonra olur demiş. Tabi ki kıyamet kopmuş. Çok uzatmayacağım, her türlü itirazı etmiş utanmadan. Bu konuyu konuşmak için muhattap kendisi olmamasını da geçtik, bu kadar ısrar etmesi ayıptan başka bir şey değil. Ben bununla yetinmeyeceklerini tahmin etmiştim ama napabilir onu bilemiyordum. Bu haftasonu onu da öğrendik.

Geçtiğimiz cumartesi günü malesef babaannemi de kaybettik. Defnetmek için memlekete gittiğimde annesiyle ikisi çoktan gelmişlerdi bile. Gördüğümde sinirden ne yapacağımı şaşırdım. Bu tarz şeyleri buraya yazmak istemiyorum aslında, daha önce de bu şekilde yaşadıklarımdan hiç bahsetmemiştim ama bunu geri dönüp okumak ve unutmamak istiyorum. Bu yaptıkları ayıbı hatırlayıp ayağımı ona göre denk almam lazım. Neyse, kendisi söz geçiremeyince kardeşimi askerden izin aldırtıp getirmiş babamla konuşması için. Ama planlarında babaannemin vefatı olmadığı için pek görüşemeyecekler anlaşılan. Bir halt da yola çıkarken yemiş, ben ortamda yoktum ama öğrenince nasıl sabrettim ben de şaşırıyorum kendime hâlâ. Halam kayınvalideme düğün ne zaman diye sormuş, cevabı duyunca da Martta geliyoruz desenize demiş. Gelin Hanım da hemen diklenip bizimkisi Ocak'ta olacak ona gelirsiniz demiş! Tahmin ediyorum kardeşimi içgüveysi almayı falan düşünüyorlar. Bu nasıl bir cüret ben anlayamıyorum ya. Kayınpederin yapmıyorum diyor sen düğün tarihini söylüyorsun. Benim aklım ermiyor gerçekten. Cenaze evinde tartışılacak konuşulacak şey mi şu yaptığı? Yazıklar olsun ben sıramı verirken tek kelime bile etmedim sözde de nişanda da. Annem sağ olsaydı onları da ancak rüyasında görürdü ya neyse...

Şu an durum bu şekilde. Biz düğün yeri bakıyoruz Mart için. Keşke hayatımın en mutlu gününü düşünürken böyle şeylere üzülmeseydim. Hakkımı helal etmiyorum kesinlikle. Ahirette görüşeceğiz inşallah... Bundan sonra da sadece kardeşimle görüşürüm eğer görüşmek isterse tabi ki... Gelin hanıma dair yapmam gereken hiçbir şey kalmadı bu olaydan sonra...

1 Eylül 2014 Pazartesi

Medenî Hali Güncelleyelim:)

Uzun zaman olmuş yazAmayalı. Elim erip de bir türlü neler yapıyorum yazamadım. En son bohça için neler hazırladığımı anlatmaya çalışmışım. Bohçalar çoktan geldi gitti, kullanılmaya bile başladı:)

Ramazan Bayramından sonraki haftayı de izin aldım ki nişan için bir şeyler gerekir, İstanbul'dan müdahale edemem diye. Bayramdan sonraki hafta nişanlımın ailesi, biraz da yakın akrabalardan oluşan bir grup nişan sermeye geldiler. Bayramda kendi evlerine de sermişti kayınvalidem. Bizde gelip bakacak kimse yok ama içimde heves kalmasın diye her şeyi tam yapıyor Allah razı olsun. Her şeyim çok güzel olmuş. Aışverişte aldıklarımız, kayınvalidemin elleriyle işlediği diktiği pike takımları, salon takımları... Fazlasıyla hazırladı her şeyi. Millete gösteriş olsun diye de değil, içinden geldiği için, özendiği için. Ben de bütün hafta bayram gezintileri yaptıktan sonra birgünde hazırlayabildim bohçaları. Bu kadar uzun süreceğini hiç düşünmemiştim. Toparlaması, süslemesi derken bir tam gün onlarla uğraştım. Çok güzel oldular ama cidden çok içime sindi Allah'a şükür. Ertesi gün ancak evi toparlayıp ikram hazırlamaya vakit bulabildim. Biz ayrıca gitmedik bohça götürmeye, giderlerken onlara verdik götürdüler. Kayınvalidem onları da sermiş sağolsun gidince... Bohça mevzusunu böylece atlattık, cidden nişanda en zor neydi diye soran olsa hakkaten bohçaydı en zoru. Sonraki hafta izin almamın tek faydası da elbisem için oldu. Terzi hanım sağolsun nişana bir hafta kalana kadar elindeki kumaşı ölçme ihtiyacı duymamış. Ben elbisemi teslim almayı düşünerek gittiğimde; "bu kumaş yetmiyor daha uzunu da üretilmiyormuş, gel başka model seçelim onu yapalım" deyiverdi. Ben beğenecek olsam başka model beğenirdim zaten. Tabii ki kabul etmedim, organze tül yoksa normal tülle olduğu kadar yapın ama bu model olsun dedim. O hafta birkaç kere daha provaya gittim. Cuma günü alırım diye gittiğimde yine prova oldu. Nişan günü almaya gittiğimde içine astar dikilecek sen kuaföre git biz yarım saate getiriyoruz dediler. Velhasıl, saat 3'te kuaförden çıkacak geline saat 2'de elbisesini getirdiler! On kere aramışımdır, gözüm yolda öyle bekledim getirmelerini. Bir daha da kapısından bile bakmam. İşçiliği ne kadar iyi olursa olsun o gün böyle bir strese hiç gerek yok. Ben nişanlığımı nişan gününden önce bitmiş şekilde hiç göremedim. Kusurlarını da nişan günümde gördüm sağolsunlar. Neyse geçti gitti...

Nişan olacağı hafta hergün öğle saatlerinde yağmur yağıp sonra hava açıyordu. Nişan günü nasıl olacak diye merakla bekledim açıkçası. Sabah hafif bir yağmur yağdı ama İstanbul'da fırtına çıkmış. Fotoğrafçı da İstanbul'dan geldiği için sabah beni on kere arayıp iptal edelim, gelirsek iptali olmaz gerekirse salonda çekeriz diye taciz etmişlerdir. Ben anlamıyorum bu insanları, zaten stresli bir gün, ben gelin halimle yağmur yok çamur yok kalkın gelin diyorum, ısrarla iptal etmek istiyorlar bir de tehdit bak iptal etmeyiz ama diye. Gerilmeyeyim dedikçe insanın üstüne geliyor her şey... Yine de moralimi bozmadım, çünkü benim ruh halim nişanlıma da çok yansıyor. Onun suratı düştü mü daha bizi kimse toplayamazdı o gün... Fotoğraf çekimi de nişan da çok güzel oldu. "O kadar tantana oldu, ne değişti şimdi?" diye soranlara nişan yüzüğümü gösteriyorum:) Tamam bana da garip geliyor cidden düğün yapıyoruz sadece eşyalar eksik. Sabahında yine o okula gitti yine ben işe geldim. Ama şanımız yürüsün diyorum:) Seneler sonra geriye dönüp keşke yapsaydık diyeceğime durumumuz varken değerlendirdim. Pişman değilim, ama kimseye tavsiye etmiyorum. Hele ki birkaç ay içerisinde evlenme şansları varsa ve kızın da büyük bir hayali yoksa nişanım salonda olsun diye, hiç gerek yok. Takın yüzükleri gitsin, enerjinizi sabrınızı düğüne saklayın. Benden söylemesi.

Nişan faslını böylece atlattık. Sonrasında da güzel bir gelişme daha oldu. Benim bir ev meselesi vardı hani, bir sene kadar önce eminevimden ev almak için sisteme dahil olmuştum. Biz nişan için koştururken bir mesaj geldi. Kurtköy civarında yeni bir projeleri varmış. Buyrun satış ofisimize bilgilendirelim demişler. O telaşede tabii ki okumamızla gözardı etmemiz bir oldu. Ama Allah nasip edecek ya, peşimizi bırakmadılar. Lansmanın son haftasıi buyrun gelin diye bir daha mesaj attılar. Hele bir arayayım nedir ne değildir dedim, ofise davet ettiler. Ofis dedikleri Kurtköy'de bir yer. Oraya kadar gitsem bile yerlerini nasıl bulacağım, galiba gidemeyeceğim deyip vazgeçiyordum ki Gebze'de oturan arkadaşım davet etti beni. Gün içinde de napsak napsak derken, bu kadar yol geldim bari Kurtköy'e de gideyim dedim. O da sağolsun beni arabasıyla götürdü. Yoksa cidden benim gitmeye hiç niyetim yoktu. Anlattıkları çok mantıklı geldi. Bu hafta da İzmit tarafıyla konuştum onlar için de bir sıkıntı yokmuş. Ev almak niyetiyle yola çıkıp otelden hisse aldım:) Bu aydan itibaren taksitlerim artmış oldu ama bir şekilde ödenir Allah'ın izniyle. Hayırlısı olsun diyelim. O da aradan çıkmış oldu. Hayat bakalım bize daha ne süprizler hazırlıyor. İnşallah onlar da böyle güzel olur. ^_^