25 Nisan 2014 Cuma

Son Zamanlarda...

Geçen hafta cumartesi günü kayınvalidem ile nişan alışverişine gittik. Ben sabah tüm pozitifliğimi de toplayıp kendimi tüm gün sürecek gezi için enerjiyle depolamıştım. Sonra nerdesiniz diye aradığımda kayınpederim ve kayınbiraderimin de geliyor olduğunu öğrendim. Kayınbiraderim deyinde büyük biri anlaşılmasın 12-13 yaşlarında bir çocuk:) Ama yine de bu alışverişte ne işi var?!! Tüm moralim çöktğ tabi, sözlüm zılgıtı yedi çünkü annesine bir şey diyemezdim. Sadece hassasiyetimi belirttim. Bu alışverişi onun yanında yapmak istemediğimi, rahatsız olacağımı... İlk önce dükkanların dışında bekler ne olacak dedi ama sonra kendisi de bana hak verdi. Çocuk gereksiz yere gezdi ve sıkıldı. Sonra akşam saatlerine doğru tüm dükkanların kapanmasına yakın biz gelmişken her şeyi halledelim dedik, ufaklığı yemek yemesi için bir lokantaya bıraktık ve açık kalan dükkanları gezmeye çıktık. Eminönü'ndeki dükkanlar cidden bir garip. Kızlara kapatıyor musunuz diye soruyorum, kapatıyoruz demiyorlar ama bir an önce bitsin diye çok çeşit de çıkarmıyorlar.Bu var, beğenirsen... gibi önünüze kutuları atıyorlar. Ben de baktım acele acele karar vermeye çalışıyorum ağlayacak gibi oldum. Bundan önce bir en yakın arkadaşımın bir de kendi kardeşim için bohça alışverişine çıkmıştım, kendi alışverişim böyle mi oldu yani diye çok üzüldüm. Sonuçta o acele ettiren dükkanlardan almadık ama çok benim istediğim gibi de olmadı:( Allah başka dert vermesin ama o gün yaşadığım stres, üzüntü beni çok yordu.

Onun dışında her şeyi fazlasıyla aldık, istemediğim giymeyeceğim hiçbir şey almadık. 23 Nisan'da da terziye gidip nişanlık elbise için konuştuk. Ben pudra pembesi üzerine siyah dantel istiyordum. Ama kayınvalidem bu fikirden hiç hoşlanmadı ben bal gibi de farkındaydım. Ama bir elbiseyi üstüme giydim, o pembenin üstüne siyah çok iddialı oldu sanki. O yüzden vazgeçtim danteli de aynı renkten olacak. Bu arada malesef kapanma düşüncemi hala hayata geçirebilmiş değilim. O gazla yapacaktım kendime o kadar kızıyorum ki... Velhasıl bir de kapanmak isteyen bir açığın taleplerini terziye anlatmaya çalışıyorum. O bile sordu kapanmayı düşünüyor musun diye. Söyleyemedim tabi ama evet bebeğim tam üstüne bastın demek istedim... İnşallah sonrasında hiç pişman olmayacağım bir şeye karar vermişimdir...

Bu haftasonu da kısmet olursa sözlüm için nişan alışverişine çıkacağız. Alacakalrımızın listesini hazırladım şimdiden... Ben tabi ki onu mahcup edecek kimseyi götürmeyeceğim. :(

16 Nisan 2014 Çarşamba

Kitaplarımı Bir Hizaya Sokmanın Zamanı Geldi



www.ukitap.com sitesini keşfettiğimde buraya da yazmıştım. Şu an o site sayesinde okuyup kenarda bekleyen kitaplarımı yenileriyle büyük bir oranda değiştirdim. Sürekli kitaplar geliyor biryerlerden. Ben okumaya yetişemiyorum. Siteyi açandan Allah razı olsun, cidden önemli bir amme hizmeti yapmış oldu. Böyle devam ederse kendisi de faydasını görecektir, iyi bir fiyata satar büyük ihtimalle.

Herneyse. Kargolar işyerine geldiği için, şirkette masamın etrafı okunmayı bekleyen kitaplarla dolu. Okumak için kendime liste yapsam iyi olacak.
--14.05.2014 güncellemesi: Bir ayda bu listeden 3 kitabı okumuşum bile. Aferin bana:)



Okuyorum:
Deniz Feneri Yolu

Duyguların Rengi. --Okundu
Senden Önce Ben --Okundu
Pucca Günlük Küçük Aptalın Büyük Dünyası --Okundu

Sıradakiler:
Aşkın Ev Hali
Kuran'la Yaşamak
Cennete Götüren Namaz
Steve Jobs
Dünyanın İlk Günü
Mesnevi Terapi
Neslişah
Bedeli Ödenen Günahlar
Ben Ölmeden Önce
Zor Oyun
Asıl Gerçek
Şizofren

Hızlı hızlı okuyup yeni güncellemelerle geriye dönmek dileğiyle...

15 Nisan 2014 Salı

Biraz Hareket Gerek

Mesai olan bir günüm şu şekilde geçiyor:

-Sabah 5.50'de kalkış.
-6.45'de evden çıkış.
-7'de iş yerine varış.
-18'de işten çıkış.
-18.40 eve varış.
-19.30'a kadar yemek faslı.
-22-23 arası yatış.

Bu saatler içerisinde toplamda 50 adım atsam kâr. Ve cidden yıllar bu şekilde geçip gidiyor. 2,5 yıldır çalışıyorum ve hergünüm bu şekilde geçiyor. Son birkaç aydır kilo almaya da başladım. Ev arkadaşlarımla spora başlamaya karar verdik, zira sağlık problemleri baş göstermeye başladı. Gidebileceğimiz iki yer vardı, birisi bizim mahallemizdeki B-Fit şubesi. Diğeri de Ümraniye'de bir fitness salonu. Ümraniye'dekine benim işten gelip hazırlanıp geçmem zaten imkansız hale getiriyor, ben o yorgunlukla eve geldikten sonra büyük ihtimalle kalkıp otobüse binip oraya gitmem. B-fit için de görüşmeye gittiğimde malesef antrenör bayanı çok mesafeli buldum. Başladığımda çok fazla anlaşabileceğimizi düşünmüyorum.

Velhasıl, tüm bu etkenler birleşti ve eve koşu bandı aldım. Spor salonuna vereceğim parayla evimde yapacağım sporumu. Zaman kısıtlaması, yetiştim yetişemedim sıkıntısı olmayacak. Geçen hafta sipariş verdim, iki gün içerisinde getirdiler. Kurulumunu saatte anlaşamadığımız için kendim yaptım. Burdan sonra burada da ufak bir spor günlüğü tutmayı düşünüyorum. Hergün ne yaptım ne ettim yazayım ki takip edebileyim. Dün akşam vücut ölçülerimi de aldım, hafta hafta ölçeceğim. Diyet uygulayamıyorum kendimi biliyorum yemeyeyim dedikçe daha açgözlü oluyorum. Şimdilik sadece normal yeme düzenim + spor olacak. Eğer bu şekilde bir katkısını görmezsem mecburen dikkat etmeye çalışacağım.

 
İlk denememi Pazar günü yaptım. 1 saat yürüyüş yaptım, koşmak benim tarzım değil:) Daha doğrusu alışık değilim diyelim alıştığımda koşmayı da düşünüyorum. Yüksek tempoda 1 saat yürüyüşle yaktığım kalori 70! Bir elmaya falan denk geliyor herhalde:) Bir akşam yürüyüş, bir akşam plates yapmayı planlıyorum. İnşallah devam ettirebilirim. Bu kadar hareketsizlik şimdi patlak vermese de ilerleyen yaşlarımda sıkıntı olacaktır eminim.

Bu akşam yürüyüş akşamı:) Dün forumları gezdim nasıl spor yapıyor insanlar görmek için. Kendimden utandım, aynı zamanda da hırslandım. Ama anlık gazlardan ziyade devamlılık lazım bana. Her Türk evladı gibi büyük bir gazla işe girişip iki gün sonra sallamam umarım. Kendimi Takipteyim.

16.04.2014 --> 30 Dk Yürüyüş
17.04.2014 --> 15 Dk Plates
18.04.2014 --> 60 Dk Yürüyüş 75 Kalori
21.04.2014 --> 60Dk Yürüyüş 82 Kalori 4.66 Km
24.04.2014 --> 60Dk Yürüyüş 70 Kalori 4.2 Km


7 Nisan 2014 Pazartesi

Hayatın Acı Gerçekleri

Cumartesi günü güneşli sıcacık bir güne uyandım. Ev arkadaşlarım günlerini gün etmek için dışarı çıkmışlar, ben de evde yalnızdım. Biraz internette gezinip çalışmayı planlıyordum. Tabi ki kullar plan yapar ama son sözü Allah söyler. Babam aradı. Dedem vefat etmiş Çanakkale'ye gidiyormuş. Ben de geleyim dedim hemen evden çıkıp Esenler'e gittim. Kalp krizi demişler ama biz ciğerlerinden kaynaklandığını düşünüyorduk. Çünkü daha önce de kalbi durduğunda kriz sanmışlar, oysa ki ciğerleri iflas ettiği için nefes alamamış ve kalp o yüzden durmuş.

Kardeşim bizim otobüsümüze yetişemedi, gece yola çıktı. Bizse 7 saatlik uzun bir yolculuk sonrasında memlekete vardık. Gittiğimizde babaannem yatıyordu. Yorgun düştüğü için uzanmış ama bizim geldiğimizi görmeden de uyumamış. Arada bir ağlıyordu.

Dedem geçen sefer kalbi durduktan sonra iyileştiğinde babama demiş ki, "anan ben öldüğümde ağlayacak mı çok merak ediyorum". Babaannem Çerkez'dir, duygularını kolay kolay belli etmez. 60 yıllık evliliklerinde hiç ağlamamış. Dedemse özellikle son yıllarda hemen her şeye gözleri dolar hale gelmişti. O yüzden nasıl bir acının babaannemi ağlatabileceğini merak etmiş herhalde... Böyle bir acı ağlatabiliyormuş demek ki dedecim. 60 yıllık hayat arkadaşını kaybetmek dayanılmaz bir acıymış demek ki...

Ertesi sabah sözlüm ve ailesi de yola çıktılar. Sonra babamın iş arkadaşları gelmişler Allah razı olsun. Cenaze çok kalabalıktı. Ama birisinin kadınlara cenaze evinde oturma âdabı dersi vermeli. Annemin vefatında da böyle olmuştu. Babaannem köşesinde üzüntüden kendinden geçmiş oturuyor, odada birileri dedikodu yapıyor, gülüyor... Halam az kaldı herkesi kalaylayacaktı gözlerinden ateş çıkıyordu, haklıydı da. Ben de annem vefat ettiğinde gelen arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ama yaptıkları densizliği de hiç unutmayacağım. Ben ağlarken onların bir şeylerden bahsedip gülmeleri çok içime dokunmuştu. Üzülüyor gibi yapmak zorunda değiller ama en azından gülmeyin! Kuran okuyun, Fatiha okuyun, dua edin ve şu çenenizi bir kaç saatcik kapatın!

Köyümü çok özlemişim, yemyeşil mis gibi. İnsanları sıcak. Teyzeler tek tek yanıma gelip sen kimin gızısın bakaam diye sordular. Hepsiyle de ya akrabaymışız ya da annemle babamın düğününe gelmişler:)  Bu sıcaklık da hiçbir yerde bulunmaz sanırım. Başka hiçbir yerde yolda birini görüp durdurup sen kimin gızısın diye sormazlar.

Babamı orda bıraktık. Sözlüm ve ailesi arabayla gelmişler biz onlarla döndük sağolsunlar. İzmit'teki evin anahtarını almayı unutmuşuz, o yüzden İzmit'ten İstanbul'a geçmek istedik ama kayınvalidem o kadar ısrar etti ki bizde kalın diye... Teklif etmesi güzel ama münasip olmaz kendisi de biliyor. Kendi kızını daha sözlüyken eniştemin evinde kalmaya yollar mıydı? Yollamazdı tabii ki. Kardeşim zaten asabi bir tip malesef. Bir de sözlüm tutturdu ben arabayla götürürüm diye. Onun da sabah Bolu'ya otobüsü var uyuması lazım. Kayınpederim de bunun üzerine "arabayla götürmeye ne gerek var ya kalın ya da otobüsle gidin" deyince kardeşimde şarteller attı. Yaw biz de bizi İstanbul'a bırakın demiyoruz ki. Allah razı olsun buraya kadar getirdiniz, biz otobüse biner gideriz dedik bir de onun demesine ne gerek var. Kardeşim de kızdı bir şeyler söylendi. Hemen sus diye uyardım, sonuçta kötülüğümüze demediklerini biliyorum ama bir kırgınlık bir ömür sürer. Aradaki bağları kırgınlık olmadan sürdürmek için elimden geleni yapıyorum. Kardeşimin bir anlık öfkesi yüzünden eşimin ailesiyle küs olamam kimse kusura bakmasın. Ama biz kararımızı vermişiz neden başkaları bizim yerimize tartışıyorlar o da bir ilginç Biz diyoruz ki otobüse binip gidiyoruz, onlar aralarında kalsalar mı otobüsle mi gitseler biz mi bıraksak diye tartışıyorlar. Ne gerek var... Velhasıl kavga gürültü günü bitirdik. O saatte otobüse binip bir de İstanbul'a geldik. Haşatım çıktı iki gün uykusuz yollarda geçirince. Bugün işten izin aldım. Evden çalışacağım mecbur ama bu halde sabahın köründe kalkıp giyinip işe gidemezdim kimse kusura bakmasın.

Allah rahmet eylesin dedecim. Nur içinde yat.

4 Nisan 2014 Cuma

Düğün Dernek

Geçtiğimiz haftasonu uzun zamandır sinemaya gitmedim deyip attım kendimi bir alışveriş merkezine. Yine güzel filmler vardı vizyonda, ama ben sadece gülmek ve kafamı dağıtmak istediğimden (biraz da hakkında çok güzel yorumlar aldığımdan) Düğün Dernek'i kurban seçtim. Filmin konusunu Beyazperde.com çok güzel özetlemiş oradan alıntı yapalım:

"Sivas'ın Esenyurt köyünde yaşayan İsmail'in oğlu Tarık bir gün yurt dışından çıkagelir. Önce her zamanki gibi bir memleket hasreti gibi görünse de bu ziyaretin altındaki esas neden çabuk ortaya çıkar: Tarık görevli olarak çalıştığı Letonya'da Monica adlı bir kızla beraberdir ve aynı ülkede çalışmak için tek yol evlenmeleridir! Kendisinin olurunu almaya gelen oğlunu düğünsüz evlendirmemeye kararlı olan İsmail, alelacele bir düğün telaşına girer. Ama çok hazırlıksız yakalanmıştır. yine de "Ben oğluna düğün yapamadı dedirtmem!" diyerek Tüpçü Fikret'i, Çetin'i ve köyün öğretmeni Saffet’i seferber ederek elde avuçta para yokken 10 gün içerisinde sazlı-sözlü bir düğün hazırlığı içerisine girer! Fikret Sivas'taki 'bağlantılarını' kullanarak önce bir otel düğünü için söz verse de, işler sarpasarar ve köy meydanında mütevazi bir düğün hazırlığı başlar. Tam her şey çözüldü derken, esas curcurna düğün gecesi kopacaktır. Devenin sırtında kaybolan gelinden, Rusya'dan gelini geri götürmeye gelen mafyaya kadar Tüpçü Fikret ve Çetin'i bin tane bela beklemektedir! "
Ben Ahmet Kural'ın tiplemesinin başı çekeceğini düşünmüştüm ama resmen tüm karakterler başroldü. Fragmanlarında sürekli Tüpçü Fikret görüldüğü için onun rolü daha ağırlıklı olur gibi bir algı oluşmuş ama bu sefer Çetin rolündeki Murat Cemcir süper bir oyunculuk ortaya koymuş. Filmi o yürütmüş desem yeri. Çooook eğlenceliydi, sürekli kahkahalar içinde gülmedik ama dozajında kahkaha attırdı. Gerçi arka sıradaki teyzeler belli ki gülmeye gelmişler, her dakika kahkahalarını esirgemediler:) Küfür, argo ve belaltı sahnelerin olmasına kendimi iyiden iyiye hazırlamıştım ama çok şükür öyle bir saçmalık yapmamışlar. Bunun için de adıma çok teşekkür ederim. Birkaç yerde Fikret küfürü bastı ama o kadar da olur dedim.

Benim gibi kafa dağıtmak, hayattan yoğunluktan biraz uzaklaşmak ve gülmek isterseniz gönül rahatlığıyla Düğün Dernek'e bilet alıp koltuğunuza kurulabilirsiniz. İyi seyirler:)

1 Nisan 2014 Salı

Namaz Öyküleri ~~ Süheyl Seçkinoğlu


Namaz ile ilgili kitap okumayalı çok olmuştu. İlmihallerde namazın önemine dair yazılan yazılar çok değerli ve çok bilgi verici. Ama aynı şeyleri okudukça bir süre sonra insan kanıksıyor malesef. Günlük koşturmaca içerisinde yok olan derincen hissetme duygusunu geri kazanabilmek için böyle can alıcı namaz hikayeleri okumak çok iyi geldi. Tanıdığımız isimlerin (Ömer Seyfettin, N. Fazıl Kısakürek, vb...) namaz ile haşır neşir olmalarına dair çok etkileyici öykülerle başlıyor kitap. Sonlara doğru ise Peygamber Efendimiz'in namazları ve Sahabe Efendilerimizin namaz aşklarına dair yazılar yer alıyor. Kısa kısa yazıların birleşiminden oluşan kitapları oldum olası sevmişimdir. Bu kitap da çok kısa bir sürede bitti. Bazen hayatımızda rutin haline gelmiş şeylere, ilk defa yağmur gören Kore'li kızın gözleriyle bakabilsek monotonluktan bir nebze olsun kurtulmuş oluruz.

Kitabı okuduktan sonra namazda okuduğum kısa surelerin anlamlarını ezberleyip sadece onları düşünmeye çalışacağıma karar verdim. Sahabe Efendilerimizin namazlarına erişmez belki ama en azından vücudum namazda aklım işte güçte fani hayatta olmasın istiyorum. Bir de yeni müslüman olan insanların hikayelerinin anlatıldığı bir kitap arıyorum. Biz İslâmiyet içerisine doğduğumuz için nimetin farkında olamıyoruz. Sonradan zar zor arayıp bulan insanların şükrünü de görmek isterim.