28 Kasım 2016 Pazartesi

4 Ay Ne Çabuk Geçti?!

      Anne baba olacağımızı daha dün öğrenmişiz gibi sanki. 16 haftalık derken çok anlamıyorum ama 4 aylık mı oldu benim kuzum? Ne çabuk geçiyor zaman? Neredeyse yarılamışız hamileliği. Hem büyüyor diye seviniyorum hem de ayrılacak benden diye üzülüyorum. Ben farkında olmadan geçiyor gibi. Böyle her saniye hamileyim hamileyim diye gezemem tabi ama ne bileyim arkadaşlarım hamileyken düşünüyordum “içinde bir can büyüyor elleri kolları hiç yoktan oluşuyor insan nasıl böyle sakin oturabilir” diye:) Gerçi napsın yani diye düşününce de cevap bulamıyordum ama böyle hiçbir şey olmuyor gibi de oturulmazdı sanki. Aha da oturuyorum, ben işe gelip gidiyorum o büyüyor.

      Bu hafta görmeye gittik tamm 5 hafta aradan sonra! Nerdeyse o da yalan oluyordu eşimin aöf sınavı yüzünden. Çok üzüldüm ama çok şükür ayarlayıp gittik. Muayeneden önce söylemem gereken bir şey var, ben orada hamile olarak dikiliyorum sıramı beklerken ve bekleme odasında kadından çok erkek var hepsi de oturuyor! Pes! Bir oda dolusu öküz diye geçirdim içimden kimse kusura bakmasın. Eğer dikilemiyor olsaydım gider kaldırırdım birisini. Biz otururken ben gözetliyorum hamile bir bayan ayakta kalmasın diye. Yani bunu bir erkek akıl edemiyor olabilir İstanbul şartlarında. Herkes kendisini düşündüğü için. Ama yanındaki hamile karısı empati yapabilmeli biraz… Neyse 45 dakika bekledikten sonra girdik muayeneye. Baktık kalbi atıyor pıt pıt. Kafasını falan ölçtük, göbeği kafasından büyük iyi bakmışsın diye takıldı doktor. Yani ben ne yesem çıkarıyorum ama o bulmuş bari beslenecek bir şeyler dedim sevindim:) Baya minik insan dolaşıyor içimde. Dönüyor hareket ediyor. İnanamadım hareket ettiğini görünce. Ben henüz hissetmiyorum ya öyle sabit duruyordur sanıyormuşum demek ki. Kıpır kıpır görünce çok heyecanlandım eşime de dönüp diyorum görüyo musun hareket ediyo diye. Hem gülüyorum hem gözümden yaş süzülüyor, çok değişik bir duygu. Hemşire de diyor neye ağlıyorsunuz ben hiç duygulanmadım böyle. Sen ruhsuzsan ben napayım şimdi:\ Zaten yarım yamalak görebiliyorum yattığım yerden. Kafamı kaldırınca da karnım geriliyormuş gözümle görmeye çalışıyorum. Neyse sıra geldi cinsiyeti öğrenmeye. Ama bize yan poz verdiği için biraz dürttük. Ultrasonla karnıma biraz bastırınca kıpır kıpır döndü falan. Sonra ekranda istediğimiz firikikler:) Fotoğrafını çektik belgelerle konuşuyoruz. “Erkek %99, yani kestirip çıkmazsa kesin diyebiliriz” dedi doktor. Haha biz seni kız bekliyorduk oğlum çok şaşırttın bizi. Bilmiyorum eşim ne hissetti, kız olsa daha mı çok sevinirdi. Böyle zamanlarda tepki vermiyor ben de anlayamıyorum. Ama tepki veremediğine göre görünce çok seviniyor herhalde diye düşünüyorum. Benim için değişen bir şey olmadı, ama çok kıza hazırlamışım önceki muayenede doktor kız olabilir dediği için. Kızlar daha narin oluyorlar güya, çok korkuyordum ya bir şey olursa diye. Şimdi erkek ya sanki kendisini koruyabilirmiş gibi daha rahat hissediyorum. Kendimi kandırıyorum tabi ki minnacık bebiş nasıl korusun kendisini. 230 grammış enem bi avuç bebiş^_^ Sonra indim masadan ama o heyecanla üstümü toplamayı bile zor akıl ettim resmen. Sizi de tartalım dediler, dırırımm o an. Bizim baskül bozuk olduğundan kilomdan falan haberim yok. 70 görmeye hazırladım kendimi. Çıktım, 64! E zayıflamışım bi kilo. Neyse bebeğin kilosu iyiymiş ya benimki önemli değil. Görünümde gayet tosunum maşallah:) Böyle mutlu mesut çıktık işte. Sağlıklıymış haberini de alarak. Sonra o fotoğraflarına bakarak:)

      Tabi canım arkadaşım bekliyordu kaç haftadır doktora gidelim diye. Yazdım “son tahminleri alalım” diye. “kııııız, içimden bi ses de erkek diyo ama senin kızın çok tatlı olur ya” yazmış. “oğlum da yakışıklı olur la” dedim. Ardından önce yüzünün göründüğü fotoğrafı attım, sonra da pipisinin hahaha. Açıp gösterdi napim. Tabi arkadaşım bundan birkaç ay önce neredeyse kadın doğum doktoru olacak kadar araştırma yapmış olduğundan teşhisi koydu erkek bu la diye. Süprizli bebek hepimizi ters köşe yaptı. Sonra babamı aradım, o sormaz şimdi ya kötü bi şey varsa diye korkudan. Bursa’daymış. Gurbetteyim diyor. Biz doktora gittik baba hiç sormuyosun torununu dedim. Aklımda da iyiyse sen söylersin diye soramıyorum dedi. İyiymiş kilosu falan. Göbeği varmış dedim:) Sonra cinsiyetini öğrendik, erkekmiş dedim. Kahkaha attı, kız da desem çok sevinirdi ki. İlk torunu Allah nasip ederse. Beşik yapalım ona dedi. Bilmiyom nasıl yapçaz ama bi beşik sözü verdi. Olmazsa ben başımın çaresine bakarım doğuma doğru artık.

      Sonra, gün uzun bitmiyor. Eşimin erkek kardeşi bize çok yakın bir lisede yatılı liseye başladı. Bu hafta gitmeyecekmiş eve, onu aldık bize getirdik. Yurtta kalıp ne yapacak zaten. En azından abisi İngilizce dersine yardım ediyor. Bence verimli bir haftasonu geçirdi. İnşallah kendisi de memnun kalmıştır. Kayınvalideme de ben haber verdim. Öğrendik anne söylim mi dedim, kız mı erkek mi neymiş dedi, erkekmiş dedim. Kız istiyordu biliyorum, büyüyünce bana ev işlerine yardım eder diye. Yoksa cinsiyet ayırdığından değil. Laf aramızda bir kız iki erkek evlattan en çok benim eşimi seviyor bence. Sonra rengini sordu hahaha. Valla bize siyah beyaz gösteriyorlar ama inşallah zenci değildir demek istedim. Orası sürpriz artık doğunca görücez inşallah dedim. Sonraa kardeşimin eşine yazdım. Ona da sordum kız mı erkek mi son kez soruyorum diye. Kııız ama erkek di mi abla dedi:) Aynen canım kız ama erkekmiş dedim. Hayırlı olsun dedi. Sonra kardeşimi aradım haber vermeye. Eşin söyledi mi dedim, cinsiyeti öğrendiğinizi söyledi ama ne olduğunu söyletmedim dedi. Ben de söylemim mi sürpriz mi olsun doğumda dedim. Sen bilirsin yani çocuk sizin şimdi ne diyim dedi. Çok net gördük sen düşün dedim. Anladı tabi, hayırlı olsun abla inşallah sağlıcakla alın kucağınıza dedi. Onlar bebeklerini kaybedeli tam bir yıl oldu. Aşağı yukarı bu haftalardaydılar Allah sonunu benzetmesin de. Rabbim inşallah onlara da istediklerinde hayırlısıyla sağlıklı sıhhatli nasip eder tekrardan… Eşim de erkek çocuğa bayılan bir teyzesi var, ilk onu aradı sevinsin diye. Annem tekne kazıntısı olduğu için ablaları annesi yaşında falan. Bu teyzemin de kendi çocuğu olmamış, en çok o dua ediyordu herhalde. Çok sevinmişler sülalecek. Gün varmış akraba günü. Annem herkese söylemiş eşim arayıp tek tek haber verene kadar. Bidahakine en son sana haber vericem diyodu telefonda:) Herkes eşimin küçüklüğünü bekliyor naparım o kadar yaramaz çocukla! Allah hayırlısıyla dozunda yaramaz versin ne diim:)

      Pazar günü de o bahsettiğim kardeşim kadar sevdiğim arkadaşımı ailesiyle kahvaltıda ağırladık. Bebeği 5 aylık oldu, o kadar tatlı ki. Daha konuşmuyor haliyle ama olaylara tepkileri ömürlük. Bizim kuşu görünce böyle şaşkın bakışlarla öne atıldı direk. Nasıl tanımaya çalışıyor etrafını. Ağzına ne yaklaştırsak yemeye yelteniyor. Biz de tatlılıktan onu yiyeceğiz haberi yok. Maşallah Allah nazardan saklasın. Dedim onun kızını severiz bizim de oğlanı inşallah. Hepsinden var elde:)

      Böyle güzel haberlerle dolu, yoğun uzun bir haftasonuydu işte. Hafta içi beş günde hiçbir şey olmayıp haftasonu 2 günde bunca şey olması ne kadar ilginç. Haftada iki gün yaşıyoruz adeta!


16 Kasım 2016 Çarşamba

Yine Aylardan Kasım

Günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Bu sene kış sati uygulamasını kaldırdır saatleri geri almadık. Normalde de kışın zaten karanlıkta girip karanlıkta çıkıyorduk ama bu sene aştık artık gece geliyorum işe resmen. Ben işe girerken sabah ezanı okunuyor o kadar erken çıkıyorum evden. Böyle olunca gün başlamış bitmiş anlamıyorum bile. Haftaiçleri böyle. Haftasonları da misafir ağırlıyoruz, hiç bir şey anlamıyorum. Haftaiçi hayal ettiğim işlerimi halledemiyorum. Yardıma ihtiyacım var bence. Haftada birgün gelip evi süpürecek temizleyecek birisi olsa bir misafir geleceği zaman ben sadece kendimi bir de ikramları hazırlarım evin halini hiç düşünmem. Hele ki hamileyim zaten normalden çok daha hızlı pilim bitiyor. Bunalıyorum ne bileyim. Nefes almaya ihtiyacım var sanırım.

Bebeğimiz dördüncü ayına doğru ilerliyor, 15 haftalık olduk. Bu haftasonu onu görmeye gidecektik ancak doktorumuzun kongresi varmış. Mecburen haftaya kaldı muayenemiz. Ne yapıyor, iyi mi nasıl acaba içerde? Bu hafta görsek iyiydi. Haftaya inşallah cinsiyetini de öğreniriz herhalde. Bizim için önemli değil kız ya da erkek olması. Allah hayırlı sağlıklı evlat versin de. Sadece hazırlıklarımızı ona göre yaparız o kadar. Herkes kız bekliyor, benim de içime kız doğuyor nedense. Sağlıklı olsun da kuzum. Henüz işyerinde yöneticime söylemedim, normalde doktordan rapor aldıktan sonra söylemek istiyordum ama çok geç olacak. Bugün yarın söylerim herhalde ama elin adamına ben hamileyim demeye utanıyorum ya. Valla mail mi atsam diye düşünüyorum. Kadın olmak zor, çalışan kadın olmak daha zor, çalışan hamile kadın olmak bir üst level. Çocuklu çalışan kadın seviyesini düşünemiyorum. Muhtemelen de göremeyeceğim.

Gelin kızımız dün mülteciler için açılan kontenjana girebilmek için mülakata gitti. Bu uygulamanın torpili rahat uygulayabilmekten başka bir mantığı olduğunu sanmıyorum. İki soru sormuşlar müfredatla ilgili. Tecrübesini sormuşlar ama kurum bile sormamışlar. Sonra kocan ne iş yapıyor, oo durumunuz iyidir seni neden çalıştırıyor ki??? Durumu kötü olanlar mı çalışsın sadece? Kadınların yeri evi ya tabi, kocan da zengin ne işin var çalışmakta? İşte atamalar şahısların insiyatifine kalırsa olacak olan bu. Hmm bunun kocası zengin ihtiyacı yok atamayalım. Bu erkek, evini geçindirecek ihtiyacı var atayalım. Bu şucu gibi duruyo atamayalım... Allah bütün gençlere sabır versin. Yöneticilerimize de akıl fikir versin. Bir an önce bu yanlıştan geri dönülmesi dileğiyle.

Havalar iyiden iyiye soğudu, kış kapıdan bakıyor. Geçen hafta pastırma sıcaklarını atlattık. Bu hafta da Sibirya soğukları bunlar herhalde. Hasta olmayayım diye dua ediyorum. Malum nerde hastalık o bende çok şükür. Derdimden şikayet ettiğimden değil, zaten altı üstü grip ama bağışıklığım çok düşük. Ne yesem ne kadar dikkat etsem de sonuç değişmiyor. Herhalde anne sütü almadığım için doğuştan bağışıklıksızım. Bakalım bu sene ilk karı ne zaman göreceğiz. Geçen sene 30 Aralık'mış ilk karı gördüğümüz tarih. Küresel ısınma bu sene ne kadar öteleyecek bakalım.

1 Kasım 2016 Salı

Misafirler Misafirler

      Pek misafirlere geçemedik aslında, henüz kendi ailemizi ağırlıyoruz yeni evimizde. Geçtiğimiz haftasonu babamla açılışı yaptık. Evimizi görmemişti hiç, hem de haberi vermek için sabırsızlanıyorduk. Nasıl söyleyeceğimizi de bilemeyerek. Ama telefonda söylemek istemiyordum, duyduğunda tepkisini görmek için. Neyse bir şekilde ikna ettik ve geldi sağolsun. Güzel bir kahvaltıdan sonra henüz internetimiz ve televizyonumuz da olmadığından uzun uzun sohbet ettik hep birlikte. Çok özlemişim. O kadar aralıklı görüşüyoruz ki. Onun gidecek yerleri var, biz gittiğimizde denk gelemiyoruz vs.

      Eşimin biz nişanlıyken hazırladığı ikimizin resimlerinin olduğu bir albüm vardı. Ben de ona kuzumuzun ultrason resimlerini eklemeye başlamıştım. Orta sehpanın gözünde kalmış albüm. Sonra konuşurken gayriihtiyari albümü aldı eline. Allah! Napıcaz görücek! Eşim gayet sakin. Yani içinde evlenmeden önceki fotoğraflarımızın olmasına bile panikleyemedim. Evlilik teklifi sırasında çekilmiş bir resmimiz de var tabii ki. Eşim de sağolsun açıklıyor. Yaw anlatmasana. Öyle geçip gidelim olmaz mı yani? Babam tabi, biz de çalışıyo sanıyoruz seni dedi şakayla karışık ama ben güldüm geçtim. Çok daha büyük olay var şu an hiç önemli değil bunlar. Tam sona yaklaşıyoruz pat halam aradı. Babam da bana verdi ne zamandır konuşmamışsınızdır diye. Konuşmadık cidden ama o kadar zamansız bir arama ki. Ben konuşurken o resimlere gelirler de ben kaçırırsam gördüğündeki tepkisini diye ne konuştuğumdan anladım ne halamın söylediklerinden. Hızlıca babama verdim telefonu hemen konuşsun da konuya dönelim diye.

      Neyse kapattı telefonu ama bu sefer de albüme baktığımızı unuttu. Ayy buyur burdan yak. Baba albümü bitirseydik dedik, devam ettik. Geldik geldik. Son sayfayı çevirdik, eşim dedi ki baba sana yeni birini tanıştıralım. Sayfayı çevirdik, ilk ultrason resmimiz. Daha kese tabi kuzum. Babam anlayamadı. Sonra çevirdik sayfayı biraz daha belirgin bir resmi. Burda 10 haftalık baba dedim, aaa bebiş mi geliyo ayyy diye bastı kahkahayı:) ben dede mi oluyorum şimdi, artık son ünvan bu başka bişey olmayacağım bundan sonra dedi. Hiç öyle düşünmemiştim ben... Tahminimden hayalimden çok çok daha güzel bir sahne oldu. Anılara ekledik gitti...

24 Ekim 2016 Pazartesi

Yine Kuzumuzu Görmeye Gittik

Bu hafta muayenemiz vardı, 2li test yaptılar. Allah'ım böyle bir gerilime gerek var mıydı bilmiyorum. Çok şükür ultrasonda bir şey çıkmadı, tahlil sonuçlarını bekliyoruz şimdi. Allah'ın izniyle bir şey çıkmaz inşallah. Ama bir hafta gerilimi yetti zaten. Kız olabilir dedi doktorumuz. Eh, daha bir şey oluşmadı tabi normal olarak başlangıçta bütün bebekler kız oluyor:) Sağlıklı olsun da bizim için cinsiyet önemli değil. Bu arada destek olsun diye multivitamin ve demir ilaçlarına başlattı. Kansızlık yokken durduk yere ilaç kullanmak işime gelmese de bir bildiği vardır diyerek kullanacağım. Henüz başlamadım bakalım. Bir de bebeğimiz hızlı mı büyüyor, değişik ölçümlere göre mi değerlendiriliyor bilmiyorum ama, önceki muayenemizde 9 haftalık diye gitmiştik 10 haftalık çıktı. Bu hafta 11 diye gittik 11+3 çıktı. Yavrum yavaş, ne acelen var. Biz sabırla bekliyoruz seni babanla ^_^ Her ne kadar karnım çok yağlı(!?) olduğundan çok net görüntüler alamasak da, gördüğümüz kadarıyla murnu bile var. Yirim o murnu. Bir de elini başının üstüne koymuş ooh keyifler gıcır tabi içerde. Maşallah kuzuma.

Sonra eve geldik, kaldığımız yerden ev yerleştirmeye devam. Arkadaşım da taşındı bu çarşamba ve cumartesi günü yerleşmişti. Yaw ben mi çok uyuşuğum diyeceğim ama işten sonra insan hiçbir şey yapamıyor haftaiçi. En son pazar akşam 9da yerleri silip süpürüp halıları da attık hç halim kalmamasına ve aç ölmeme rağmen. Yetti artık halısız örtüsüz dağınık ev görmek. Eve giresim gelmiyor, ben böyleysem eşimi düşünemiyorum. Hiç sevmez düzensizlik, dağınıklık. Bir şey demedi 2 haftadır sağolsun. El birliğiyle her şeyi yerleştirdik çok şükür. Çok yardım etti Allah razı olsun canım benim. Çok yoruldu bence, kendimden yola çıkarak onun benden 2 kat fazla iş yaptığını düşününce. Şimdi sadece bebişimizin odasındaki ıvır zıvırlara yer bulmak kaldı. Resmen sığamıyoruz eve. O kadar takıl tukul var ki. Bir de eşyalar büyük eve göre alınmıştı. Ardiye gibi bir alanımız da yok. Artık sığmayanları gittikçe babama, anneme, köye falan bırakırız. Çeyize diye aldığım ve hiç kullanmadığım bazı şeyleri de instagramdan 5-10 TL'ye satacağım. Maksat belki ihtiyacı olan ev kuran birinin işi görülür, hem de bana yer açılır. Keşke biri beni durdursaymış, kızım gerek yok bu kadar şeye falan deseymiş. Hadi bi günlük bi misafirlik 2 takım yemek takımı aldın, kahvaltı takımına ne gerek var? Pasta takımı??? Nereye koyacağımı şaşırdım, yakında cam kenarlarına pervazlara dizeceğim bardakları falan. Biri de rahmetli anneciğimi tutmalıydı tabi. Bizim orda kıza 10 tane yorgan verilir, 20 tane pike takımı yapılır! Sandıklarla havlu, tülbent, lif, patik... Önüm arkam sağım solum dantel, havlu, bişeyler. Dağıtıcam, annem olsa gebertirdi beni ama elimden geldiğince göndermek istiyorum. Etrafımda yeni evlenecek ihtiyaç sahibi kimse de yok ki dağıtayım. İnternet ilaç oldu bu derdimize. Gerçi şöyle de düşünüyorum, ben instagrama koyuyorum sonuçta. Onu görebilecek teknolojiye sahip bir telefonu olabiliyorsa pekala çeyizini de hazırlayabilir diyorum ama ben halis niyetimle koyayım da, alan kendi düşünsün.

Bir dahaki kontrolümüz bir sorun olmazsa bir ay sonra. Yani 15+3 olmasını bekliyoruz. 17 falan çıkmasın valla hazır değilim bu kadar hızlı doğurmaya:)

21 Ekim 2016 Cuma

Çaresiz Bir Yazı

Bu sabah alarm çaldığında son bir gayretle kendimi kalkmaya zorladım, gözlerim kapalı. Yüzümü yıkayana kadar da açamadım zaten. Ama Cuma bugün, haftanın son günü. Yarın istediğim kadar uyuyabilirim diye tesellilerle(gaz verme mi desem?) bir şekilde kendimi ikna ettim yani. İşe geldim, yine o coşkuyla açtım bilgisayarımı. Yarım kalan işlerimi bitireyim de haftasonu kafam rahat etsin. Bugün Cuma, hava da ne kadar güzel...

Sonra bilgisayarı açtım, kahvaltı yaparken haberlere bakayım dedim. Haberlerde yazmıyor biliyor musunuz? Artık böyle kötü şeyler kökünden sansürleniyor. Twitter'ı açıyorum haberlere bakmak için. Güzel ülkemin hangi ilinde hatırlamıyorum, 4 yaşındaki bir bebek, şerefsiz 44 yaşında bir o.ç. tarafından öldürülmüş. Tecavüz edilmiş. 10 yıldır ilişkisi yokmuş, yıllardır bu bebeğe göz koymuş! Gözlerime, okuduklarıma inanamıyorum. Nasıl? Nasıl yani? Sen böyle bir sapık olmak için ne yaşamış olabilirsin ki? O çocuğun bunda günahı neydi? Daha acısı ne onu da söyleyeyim. Çocuğun kaybolduğu ekiplere bildiriliyor, 2 gün arama çalışması yapılıyor ve bulunamayınca çalışmalar durduruluyor. Sonra gündüz kuşağında bir programa başvuruyor aile. Polisten, devletten nasıl ümit kestilerse. Programa babanın şüphelendiği komşu çağrılıyor ve adam kendiliğinden itiraf ediyor. Bu kadar. Polis hiç mi sormadı babaya, hiç mi sorgulamadı bu adamı? Bilmiyorum ama sorgulasa söylerdi herhalde şerefsiz. Kendiliğinden itiraf ettiğine göre... Sonra gel de bireysel silahlanma. Polis masum beni mi koruyor yoksa o şerefsizi mi hadi bakalım. Twitterda ortalık yıkılmış, #pedofilisuctur diye hashtag açılmış. Bunu bilmiyor muyduk zaten, herkes bilmiyor mu? Tekrar tekrar mı söylenmesi gerekiyor? Polise su duyurusu mu yapıyoruz yoksa anlayamadım. Bir de idam gelsin diyenler... Kurban olayım idam çok kolay bir ölüm, kurtuluş değil mi? O çocuk öyle mi öldü peki? Ben şöyle düşünüyorum, önce hadım ediyoruz efendim bu şerefsiz soysuz köpeği. Ama canlı canlı lütfen. O en önemli şeyinin ondan alındığını hissetsin öyle uyudum uyandım hop gitti olmaz. Sonr her hafta ayrı bir işkence. Böyle ömür boyu. Hiç bitmeyeceğini bilerek, her hafta nasıl bir acıyla karşılaşacağının korkusuyla geçirerek. Mini cehennem. Ailenin de belki biraz içi soğur, yoksa çocuğuna bunu yapan adam orda paşalar gibi yatarken o babaya da anaya da uyku haram.

Buna yeterince üzüldüysek, Suriye'de devam eden savaşta daha önce yaralanan Ümran bebek bu sefer ölmüş. Yıldırım aynı yere iki kere düşmez ama bombaların defalarca taramadığı yer yok. Allah merhametli ama insanoğlu o kadar canavar o kadar acımasız ki! Diyecek hiçbir şey yok. Bende kalmadı. O bebekler yarın ahirette hepimize hesap soracaklar, bizi öldürürlerken siz de bakıyordunuz rahat koltuklarınızdan. Nerdeydiniz?

Ne Cuma kaldı, ne havanın güzelliği, ne haftasonu planları. Çok üzgünüm. Elimden hiçbir gelmiyor, çok çaresizim.

3 Ekim 2016 Pazartesi

7. Haftamız Bitiyor!

      Büyüyor annesinin kuzusu. İnşallah içeride iyidir, insan hep göreyim iyi mi bileyim istiyor. Şu an hareket de etmiyor ya, napıyor bilmiyoruz. Sağlıklı sıhhatli büyüyordur inşallah. Biz de onuu yeni evimize taşıyacağız. Odan bile hazır kuzuum, sen yeter ki gel :)
   
      Ben nasılım bu arada, iyiyim sanırım. Kilo almışımdır muhtemelen. Dijital baskülümüz tam zamanında bozuldu, kilom hakkında hiçbir fikrim yok. Ama öyle bir yiyorum ki, sanki beni aç bırakacaklar. Kıtlıkta kalacağım sanki. Yemek bulunca öyle yiyorum. Mide bulanması yaşıyorum, ama öğürme istifra falan yok. Sadece özellikle tokken yiyecek gördüğümde midem allak bullak oluyor. Bunun dışında gece tuvalete sıkışmalar! Allah'ımm rüyalarımda tuvalete gittiğimi görüyorum o kadar tuvaletim geliyor. Eşim dürtüp kaldırmaya çalışıyor belli aralıklarla. Ne kadar sıkışsam kendim uyanamıyorum. Şimdilik en büyük derdim gece kalkmalar işte.

22 Eylül 2016 Perşembe

Bebişimle 6. Hafta

      Son yazıdan sonra hemen kalkıp doktora gittik. Kese oluşmuş dedi, 4 haftalıkmış o zaman. Şimdi 6. haftaya girdik! Bu haftasonu gidip kalbi atıyor mu diye bakmamız gerekiyor fakat ben tabi bu kadar dolu olacağını tahmin etmediğimden çıkar çıkmaz bir randevu ayarlamamıştım. Malesef doktorumuzun bütün randevuları dolu bu hafta. Ama görmem de lazım merak ediyorum acaba kalbi atmaya başladı mı kuzumun. Başka doktora gitsem diyorum, bu sefer kendi doktorumuz takip edemeyecek. Annenin salaklığına geldi bebeğim bu hafta görüşemeyeceğiz sanırım:(
   
       Bu arada karnım çıktı mı bilemiyorum, öncesinde de bu kadardı zaten bence. Ama bir şişlik olduğu kesin. Bu kadar çabuk görür müyüm belirtileri diye inanamasam da yorgunluktan gözümü açamıyorum. Akşam 9 oldu mu haydi çocuklar uykuya yazısı gibi bir yazı geçiyor gözümün önünden. Sabah 5.45'te kalkıyorum. 12 saat uyuyorum, 10 saat de işe gel, çalış, eve git döngüsü. 2 saat yaşıyorum bu aralar:) yeter de artar bile. Alıştık artık bu yoğunluğa. Hayatımız bu işte, işyeri bizim evimiz. İş arkadaşlarımızı ailemizden çok görüyoruz. Neyse yine dertlenmeye başlamayayım.

       Evi taşıyacaktık o ne oldu sahi? Haftaiçi malum bahsettiğim gibi geçiyor, kalıyor bize haftasonları. Bu ay sonunda taşınacağımıza göre 2 haftasonumuz var toplanıp yerleşmek için. Daha evi de temizleyemedik bu arada. Kayınvalidem güya yardıma gelmişti geçen hafta. Ama ben hamileyim diye iş yapamadım, yani yaptım ama çok çabuk yoruldum hepsi kadına kaldı. Baktılar ben oturuyorum eşim kalktı eve getirdi beni hiç değilse yemek hazırlarım dedim. Benden sonra da temizlik falan olmamış kaldı yine bize. Bu hafta biraz halledip taşıyabildiklerimizi yerleştiririz herhalde. Bebişimizin odası da hazır orada <3

5 Eylül 2016 Pazartesi

Eylül Geldi Süprizleriyle Hoş Geldi

Eylül'e bir giriş yapmışız ki peh peh peh. Yaklaşık üç aydır her yerde fellik fellik ev arıyorduk ki bir an önce borçlarını ödemeye başlayalım ben de çalışıyorken diye. Geçen hafta en son beğendiğimiz ev için bayağı bir görüşmeden sonra cumartesi sabahı gidip sözleşmeyi imzaladık. Bir yola girdik artık, kısmetse 30'unda tapuyu da alıp taşınacağız. Bu arada ben de bir hamilelik testi yapayım dedim ve ta taa. Sanırım hamilesiniz diyen bir test, zira ikinci çizgi çok silik çıktı:) Olsun bizi heyecanlandırmaya yetti. Şimdilik henüz doktora da gidemedim. Bu haftasonu gideceğim kısmetse. Bakalım ne diyecek, nasıl oluyor bu işler. Etrafımda belki 10 arkadaşım doğurdu bu zamana kadar, insan her şeyi bildiğini sanıyo ama kendi başına gelince napıcağını şaşırıyosun işte. Güzel telaşlar bizi bekler ^_^

2 Eylül 2016 Cuma

Bayramlık Sosyal Medya Temizliği

         Sabah işe geldiğimde twitter'da bir şeye bakmak için hesabımı açtım. Sonra eskiden neler yazmışım retweetlemişim bakayım derken zamanda yolculuğa çıktım. Ve farkettim ki şundan bir sene önceye kadar başkalarının tweetlerini beğenmek yerine kendi tweetlerimi yazıyormuşum. Ama bir milat var, ki ben akıllı telefona geçiş yaptığım zamana denk geldiğini düşünüyorum, o tarihten sonra kendime ait hiçbir şey yok. Son yıllarda okuduğum kitap sayısına da baktığımda iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar düştüğünü görüyorum. Üzülerek. Okuyayım diye aldığım kitaplıkta beni bekleyen onca kitap, sonra başlayıp yarıda bıraktıklarım... O zamana kadar okuduklarım da genelde roman tipindeydi. Bir süre başkasının hayal dünyasında gezinmekten ibaret. Bana ne kattı, güzel hayaller dışında hiç. Tabii ki saçma sapan televizyon programları izlemekten kat kat iyi yapmışım ama bilgi adına bir şey yok. Şimdi o da yok işte. Serviste işe gelip giderken okurdum, şimdiyse o instagram senin bu snap benim, facebookta neler oluyor derken bir bakıyorum ki eve gelmişim. Gerisi zaten rutin dünya işleri.



        Önce doğru mu düşünüyorum dedim, eşime yazdım. Kesinlikle zaman kaybı dedi. Haklı. Açtım heasplarımı. Yine kapatmaya kıyamıyorum he, dünyaya açılan kapı olarak görüyorum. Çalışmaktan gözümüzü açamıyoruz ne oluyor ne bitiyor haberim olsun diyorum. O kadar gerekli gereksiz hesap takip ediyormuşum ki, sadece postu kaydırmak için harcadığım efor bile yeter. Hatrı sayılır çoğunluğunu takipten çıkardım. Güzel oldu, elimden gelirse daha da az hesaba düşüreceğim. O kim oluyor ki benim zamanımı hakediyor, asıl ben üretmeliyim dedim. Enaniyet olarak değil, gaz verme çalışmaları olarak bakmaya çalışalım bu sözlere:)

        Lazım efendim lazım, "bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur." Temizlik imandan gelir, internetimiz sınırsız olabilir ama kıymetli zamanımız o kadar sınırlı ki!

19 Nisan 2016 Salı

Doğumdan Sonra İşten Ayrılan Annelere...

Benim konuyla ilgili dertlerim eski yazılarımın hemen hepsinde yer alıyor hiç bahsetmeyeyim. Artık durumu kabullendim sanırım, bakacak kimse yok Allah rızkını verir deyip işi bırakıp kendim büyüteceğim çocuklarımı. Ama bu sırada çevremde çocuk sahibi olup işten ayrılan arkadaşlarımı görüyorum. Bunca yıllık emeklerine sırtlarını dönüp gidiyorlar. İstanbul gibi bir memlekette aileye bir minik ekleniyor ve gelirin yarısı da kesiliyor hiç kolay değil.



Derken işyerinde arkadaşlarla konuşurken farkettim ki çoğu kişi doğum nedeniyle işlten ayrılan annelerin kıdem tazminatlarını alabildiklerini sanıyor. Çünkü çok mantıklı geliyor. Eh, devlet büyüklerimizin de kulağına gitsin madem deyip oturdum BİMER üzerinden dileğimizi ilettim. Ancak bir kişinin talep etmesiyle olacak iş değil tabii ki. Annelerin, anne adaylarının hatta alakasız bile olsa herkesin destek vermesi gereken bir kampanya başlattım. Toplanan imzalar güzel bir sayıya ulaştıklarında bakanlığa iletilecek. En azından denedik demek için şurdan imzalayarak destek olabilirsiniz: change.org

24 Mart 2016 Perşembe

Oldu En Sonunda Oldu Cim Bam Bom!

Haftasonu eşimle konuşurken bana baktı baktı, sonra başladı anlatmaya: "Saçlarını görünce aklıma ne geliyor biliyor musun?" dedi. Babaannesi evlendiğinde açık imiş. Dedesi evlendiklerinin ertesi günü demiş ki; "beni seviyorsan örtün". "O yüzden mi örtündün babaanne?" diye sormuş eşim. "Yok be, bu dedi diye kapanır mıyım ben onu sevmiyordum ki evlendiğimde. Ama baktım kaynanam kapalı, görümcelerim kapalı. Bir ben açığım. Ben de kapandım, kapanış o kapanış". "Bunu seni gördükten sonra anlatmıştı" dedi. Ben de ne bir şey sordum ne de bir şey söyledim.

Sonra pazartesi işe gittim, gün içerisinde şarkı dinlerken youtubeda vidyolar kendi kendilerine açılıyorlar ya öyle devam etti. Bir vidyo açıldı, tesettürü anlatıyor. Sonraki vidyo da ölümü. Sonra eşim mesaj atmış, sabah evden çıkarken gömleğinin üst düğmesi açıktı, aşkolsun diye. Farketmemişim kapattım dedim, kimse görmedi merak etme. Sonra bir fotoğrafımı attım. Bana yazmış ki, "değerli şeylerin üstü örtülür kimselere gösterilmez sana örtünmek ne çok yakışıyor bir bilsen..." Bu mevzu açıldığında artık bir şey demiyordum, nasılsa kapanacağım senin de üzüntülerin bitecek diye düşünüyordum kendi kendime. O akşam eve giderken dedim ki, ne zaman ya ne zaman kaç yıldır kendin bile bıktın bu mevzuyu uzatmandan... Gittim bir bone aldım, evde de bir şalım vardı. Eve gidip örtündüm. Sonra düşündüm yarın sabah böyle gideyim işe diye. Len dedim yine cesaret edemezsin kalır, o zaman hazır örtmüşken çıkayım vazgeçemeyeyim dedim attım kendimi sokağa. Eşimi de aradım, beni dışarda yemeğe götürsene diye. Hiç kırmaz beni Allah razı olsun. Orada buluşalım diye sözleştik, öncesinde ben bi kargoya gideceğim sen git otur dedim. Ama beni yalnız bırakıp gidip oturmaz tabi. Aradı nerdesin sen diye, kargoya yürüyorum dedim. Güldü bir iki, ben seni görüyorum galiba dedi. Sonra kargoya girdik bir şey diyemedi. Yemek yemeye gidince de baktı baktı demek öyle dedi o kadar :) 

Velhasıl ben ne anlatıyorum? Bugün perşembe, ben salı akşamından beri örtülüyüm Allah'ın izniyle. Lisede zorladım olmadı, üniversitede niyet bile etmedim. En son buraya bile yazmışım 2013 Aralık'ta, aldığım eşarpları koymuşum buraya hey gidi hey. Zaman akıp gidiyor, biz de bu rüyayı gerçek sanıyoruz kendimizi kaptırıp gidiyoruz. Allah hidayet versin.

Henüz babam bilmiyor, akrabalardan kimse bilmiyor. Arkadaşlarım, kardeşim ve iş yerinde karşılaştıklarım biliyorlar. Çok aykırı tepkilerle karşılaşmadım, inşallah da karşılaşmam. Allah kolaylık versin daim etsin inşallah, hakkını vermeyi nasip etsin. 

Çok şükür...

24 Şubat 2016 Çarşamba

Yaşıyoruz Koşar Adım

Haftada bir gün bütün aile fertleriyle telefonda konuşmazsam içime fenalıklar geliyor. Sanki hepsinin başına bir şey gelmiş benim haberim yok. Bir başlıyorum babamdan, kardeşimden. Kayınvalidemi aradığımda "ee kızım daha napıyosunuz anlat" diyor. O zaman düşünüyorum anlatmaya değer başka ne var hayatımızda diye. Hiçbir şey yok. "Valla anne işten başka bir şey yapamıyoruz ki ne anlatayım?" diyorum ben de. Kadın işimiz olduğuna sevinsin mi üzülsün mü bilemiyor. Ben de öyle...

Kardeşimin eşiyle konuşurken düşünüyorum, ya az kazanıyoruz ya da kazandığımız yere göre lüks yaşıyoruz. Bir sorun var ama nerde kimde çözemiyorum. İki hafta sonra evleneli bir senemiz dolmuş olacak. Bizim Türk halkı malum insanların en özellerine en kendi karar vermeleri gereken şeylere müdahale etmeye bayılırlar. "Çocuk düşünmüyor musunuz?"lar başladı bile. Düşünüyorum niye düşünmeyeyim? Ama sen mi bakacaksın canım? Ben sabah 6.20'de evden çıkarken sana mı bırakayım çocuğu? Akşam 18.30'a kadar gözüm arkada kalmadan ilgileneceksin öyle mi? Yok! Ee o zaman bu neyin ısrarı, baskısı? Eşimi akşamları bir saat görüyorum hafta içleri. O yüzden de bana bir sene geçmiş gibi gelmiyor, daha yeni evliyiz gibi hissediyorum. Ama bunu başkalarına böyle söyleyemiyorum tabii ki.

Durum tam olarak şöyle; kayınvalidem, eşimin küçük yaşta kardeşi olması nedeniyle evini bırakıp yanımıza gelip bebeğe bakamıyor. Bence küçük kardeş olmasa da gelip bakmazdı. Zaten gelmesin de, kadının aklı eşinde evinde arkadaşlarında akrabasındayken hapis tutar gibi bakacak. Bakmasın yazık, ona da bana da bebeğe de yazık. Bunu eliyoruz. Kendi annem malesef hayatta değil ancak olsaydı da kayınvalidem için geçerli olanlar onun için de geçerli olacaktı. Bunu geçtik. Şimdi diğer seçenek bakıcı tutmamız tabii ki. Ancak bir bakıcı düşünün ki kadın sabah 6.20'den önce evde olacak, akşam çıkış saati de 18.30 olacak. Tam 12 saat. Böyle bir mesai yok, çalışma saati yok. Onun isteyeceği parayı(muhtemelen maaşım kadar para ister) ben veremem. Vereceksem çalışmam kendim bakarım zaten. Bu çalışma saatlerinden kaynaklanan tarafı bakıcı işinin. Bir de bakalım ben çocuğumu, hayatının en önemli döneminde elin yabancısıyla evde bırakmak istiyor muyum? Neden benim çocuğum bakıcının karakterini alsın? Ben boşa mı okudum, neden üniversite mezunu yüksek lisanslı annesinden eğitim almak varken kendisini iş olarak gören bir yabancıdan medet umalım? Ben o kadına güvenecek miyim? Ben yahu ben evime temizlikçi bile çağırmıyorum yaptığını beğenmem diye. Bakıcının bakmasını mı beğeneceğim? Etrafımda tanıdıklar var, bakıcı geliyor diye evde altın para hiçbir şey bırakmıyorlar. En kıymetlini nasıl bırakıyorsun!!! Mecburiyet haricinde nasıl benim aklım almıyor. 

Bakıcı ihtimalini de böylece eliyorum. Hiçbir durumda düşünmedim, Allah da düşürmesin mecbur bırakmasın inşallah. Eveet geldik en güzel yerine. Bu durumda ben işi bırakıp çocuğa bakıyorum. Ama ben işi bırakmak istiyor muyum? Özel sektörde geri dönmem hiç kolay olmayacak, hatta belki olmayacak biliyorum. Matematik mühendisi diye devlette de bir kadro olmadığına göre hayatımın kalanını ev hanımı olarak geçireceğim muhtemelen. Benim için sorun var, ama evladım için değer. Aklım geride kalmasın, kendi gözetimimde büyüsün, annesine doysun güvenli bağlansın. Oh mis. Gel gör ki bu sefer de etraftakilere beğendiremiyorum. Eşimin akrabaları sağolsunlar iki senelik ilahiyat okumuş, 40 yaşına kadar hayatını ev hanımı olarak sürdürmüş kadınlar benim karşıma geçip kendi paramı kazanmamın ne kadar güzel olduğunu anlatıyorlar?! Siz kimsiniz pardon aranızda tek gerçek anlamda iş kadını olan benim. İki üç taneniz birleşseniz benim kadar maaş alırsınız kusura bakmayın da bana mı anlatıyorsunuz kendi maaşım olmasının güzel yanlarını? Bu kararı verdiysem herhalde mecburiyettendir bunu hiçbirisi tabii ki akıl edemiyor. Etseler zaten ağızlarından çıkanı duyar, çıkmadan ne dediklerini farkederlerdi. Hepsinin tuzu kuru tabii ki, çocuklar büyümüş ya da büyümeyenlerin de kayınvalideleri bakıyor. Mesai saatleri bu kadar uzun değil. Hepsinden geçtim hiçbirisi ben değil! 

Bir sinir oluyorum köpürüyorum ki! Kırmamak için bir şey de diyemiyorum, ama karşı taraf kırar mıyım diye düşünmüyor tabi düşünse konuşacaklarını da düşünürdü zaten.

Velhasıl, evre evre herkesin yaşadıklarını yaşıyorum gerçekten. Şimdi de çocuk dönemecine geldik. Rabbim herkese istediği zamanda, hayırlısıyla, göz aydınlığı olacak evlatlar nasip etsin inşallah. Amin!