Cumartesi günü güneşli sıcacık bir güne uyandım. Ev arkadaşlarım günlerini gün etmek için dışarı çıkmışlar, ben de evde yalnızdım. Biraz internette gezinip çalışmayı planlıyordum. Tabi ki kullar plan yapar ama son sözü Allah söyler. Babam aradı. Dedem vefat etmiş Çanakkale'ye gidiyormuş. Ben de geleyim dedim hemen evden çıkıp Esenler'e gittim. Kalp krizi demişler ama biz ciğerlerinden kaynaklandığını düşünüyorduk. Çünkü daha önce de kalbi durduğunda kriz sanmışlar, oysa ki ciğerleri iflas ettiği için nefes alamamış ve kalp o yüzden durmuş.
Kardeşim bizim otobüsümüze yetişemedi, gece yola çıktı. Bizse 7 saatlik uzun bir yolculuk sonrasında memlekete vardık. Gittiğimizde babaannem yatıyordu. Yorgun düştüğü için uzanmış ama bizim geldiğimizi görmeden de uyumamış. Arada bir ağlıyordu.
Dedem geçen sefer kalbi durduktan sonra iyileştiğinde babama demiş ki, "anan ben öldüğümde ağlayacak mı çok merak ediyorum". Babaannem Çerkez'dir, duygularını kolay kolay belli etmez. 60 yıllık evliliklerinde hiç ağlamamış. Dedemse özellikle son yıllarda hemen her şeye gözleri dolar hale gelmişti. O yüzden nasıl bir acının babaannemi ağlatabileceğini merak etmiş herhalde... Böyle bir acı ağlatabiliyormuş demek ki dedecim. 60 yıllık hayat arkadaşını kaybetmek dayanılmaz bir acıymış demek ki...
Ertesi sabah sözlüm ve ailesi de yola çıktılar. Sonra babamın iş arkadaşları gelmişler Allah razı olsun. Cenaze çok kalabalıktı. Ama birisinin kadınlara cenaze evinde oturma âdabı dersi vermeli. Annemin vefatında da böyle olmuştu. Babaannem köşesinde üzüntüden kendinden geçmiş oturuyor, odada birileri dedikodu yapıyor, gülüyor... Halam az kaldı herkesi kalaylayacaktı gözlerinden ateş çıkıyordu, haklıydı da. Ben de annem vefat ettiğinde gelen arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ama yaptıkları densizliği de hiç unutmayacağım. Ben ağlarken onların bir şeylerden bahsedip gülmeleri çok içime dokunmuştu. Üzülüyor gibi yapmak zorunda değiller ama en azından gülmeyin! Kuran okuyun, Fatiha okuyun, dua edin ve şu çenenizi bir kaç saatcik kapatın!
Köyümü çok özlemişim, yemyeşil mis gibi. İnsanları sıcak. Teyzeler tek tek yanıma gelip sen kimin gızısın bakaam diye sordular. Hepsiyle de ya akrabaymışız ya da annemle babamın düğününe gelmişler:) Bu sıcaklık da hiçbir yerde bulunmaz sanırım. Başka hiçbir yerde yolda birini görüp durdurup sen kimin gızısın diye sormazlar.
Babamı orda bıraktık. Sözlüm ve ailesi arabayla gelmişler biz onlarla döndük sağolsunlar. İzmit'teki evin anahtarını almayı unutmuşuz, o yüzden İzmit'ten İstanbul'a geçmek istedik ama kayınvalidem o kadar ısrar etti ki bizde kalın diye... Teklif etmesi güzel ama münasip olmaz kendisi de biliyor. Kendi kızını daha sözlüyken eniştemin evinde kalmaya yollar mıydı? Yollamazdı tabii ki. Kardeşim zaten asabi bir tip malesef. Bir de sözlüm tutturdu ben arabayla götürürüm diye. Onun da sabah Bolu'ya otobüsü var uyuması lazım. Kayınpederim de bunun üzerine "arabayla götürmeye ne gerek var ya kalın ya da otobüsle gidin" deyince kardeşimde şarteller attı. Yaw biz de bizi İstanbul'a bırakın demiyoruz ki. Allah razı olsun buraya kadar getirdiniz, biz otobüse biner gideriz dedik bir de onun demesine ne gerek var. Kardeşim de kızdı bir şeyler söylendi. Hemen sus diye uyardım, sonuçta kötülüğümüze demediklerini biliyorum ama bir kırgınlık bir ömür sürer. Aradaki bağları kırgınlık olmadan sürdürmek için elimden geleni yapıyorum. Kardeşimin bir anlık öfkesi yüzünden eşimin ailesiyle küs olamam kimse kusura bakmasın. Ama biz kararımızı vermişiz neden başkaları bizim yerimize tartışıyorlar o da bir ilginç Biz diyoruz ki otobüse binip gidiyoruz, onlar aralarında kalsalar mı otobüsle mi gitseler biz mi bıraksak diye tartışıyorlar. Ne gerek var... Velhasıl kavga gürültü günü bitirdik. O saatte otobüse binip bir de İstanbul'a geldik. Haşatım çıktı iki gün uykusuz yollarda geçirince. Bugün işten izin aldım. Evden çalışacağım mecbur ama bu halde sabahın köründe kalkıp giyinip işe gidemezdim kimse kusura bakmasın.
Allah rahmet eylesin dedecim. Nur içinde yat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder