Sabah işe geldiğimde twitter'da bir şeye bakmak için hesabımı açtım. Sonra eskiden neler yazmışım retweetlemişim bakayım derken zamanda yolculuğa çıktım. Ve farkettim ki şundan bir sene önceye kadar başkalarının tweetlerini beğenmek yerine kendi tweetlerimi yazıyormuşum. Ama bir milat var, ki ben akıllı telefona geçiş yaptığım zamana denk geldiğini düşünüyorum, o tarihten sonra kendime ait hiçbir şey yok. Son yıllarda okuduğum kitap sayısına da baktığımda iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar düştüğünü görüyorum. Üzülerek. Okuyayım diye aldığım kitaplıkta beni bekleyen onca kitap, sonra başlayıp yarıda bıraktıklarım... O zamana kadar okuduklarım da genelde roman tipindeydi. Bir süre başkasının hayal dünyasında gezinmekten ibaret. Bana ne kattı, güzel hayaller dışında hiç. Tabii ki saçma sapan televizyon programları izlemekten kat kat iyi yapmışım ama bilgi adına bir şey yok. Şimdi o da yok işte. Serviste işe gelip giderken okurdum, şimdiyse o instagram senin bu snap benim, facebookta neler oluyor derken bir bakıyorum ki eve gelmişim. Gerisi zaten rutin dünya işleri.
Önce doğru mu düşünüyorum dedim, eşime yazdım. Kesinlikle zaman kaybı dedi. Haklı. Açtım heasplarımı. Yine kapatmaya kıyamıyorum he, dünyaya açılan kapı olarak görüyorum. Çalışmaktan gözümüzü açamıyoruz ne oluyor ne bitiyor haberim olsun diyorum. O kadar gerekli gereksiz hesap takip ediyormuşum ki, sadece postu kaydırmak için harcadığım efor bile yeter. Hatrı sayılır çoğunluğunu takipten çıkardım. Güzel oldu, elimden gelirse daha da az hesaba düşüreceğim. O kim oluyor ki benim zamanımı hakediyor, asıl ben üretmeliyim dedim. Enaniyet olarak değil, gaz verme çalışmaları olarak bakmaya çalışalım bu sözlere:)
Lazım efendim lazım, "bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur." Temizlik imandan gelir, internetimiz sınırsız olabilir ama kıymetli zamanımız o kadar sınırlı ki!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder