Geçen hafta tam zamanlı hastaydım. Cuma günü gözlerim aşırı ağrıyordu, televizyon bile izleyemiyordum. Ben de gözlük numaralarımın değişmiş olabileceğini düşünerek cumartesi günü göz doktoruna gittim. Bir sıkıntı olmadığını, ama kansızlık olabileceğini söyledi. Bunun üzerinde pazartesi günü de dahiliye doktoruna gidip kan verdim. Kansızlık da olmadığını öğrenmiş oldum. O öğleden sonra başım acayip ağrımaya ve halsizlik hissetmeye başladım. Meğerse kaç gün süren başağrılarımın sebebi grip mikrobuymuş. O gece ateşim çok yükseldi. Havale geçireceğimden korktum. Gerçek anlamda berbat bir geceydi. Vücudumdaki tüm kaslar ve eklemler ağrıdı, ateş yüzünden saçma sapan rüyalar gördüm. Sürekli uyandım, her uyandığımda sabah olmuştur herhalde diyecek kadar uzun süren rüyalar görmüş oluyordum ama saate baktığımda sadece bir saat uyuduğumu gördüğümde inanamadım ateşten halüsilasyon gördüğümü sandım.
Sabah kalktığımda o enerjiyle ancak sağlık ocağına gidebildim, doktorlar çok garipler gerçekten. Bana ateşimin olup olmadığını soruyor, önünde duruyorum yahu baksana var mı yok mu kaç derece? Ateş düşürücü ve ağrı kesici iki ilaç yazdı. Tabii ki ilaçların bir etkisi olmuyor dinlenme ve beslenme ile geçiyor. O da bunu bildiğinden 2 gün de rapor verdi. Ama 2 günün sonunda bende bir değişiklik yoktu. Bunun üzerine 2 gün daha rapor verdi. Sürekli doktora taşınıp durdum.
Bu arada hastalığımın 2. ya da 3. gününde kayınvalidem Kocaeli'nde dayanamayıp yanıma geldi. Allah razı olsun, o olmasaydı nasıl atlatırdım bilemiyorum. O halsizlikle mutfağa su içmeye bile gidemiyordum. Ev arkadaşlarım da gündüz işte akşam mesaide oldukları için evde tek başıma aç bir şekilde yattım ilk günlerde. Neredeyse hiçbir şey yemedim hatta. Sonra kayınvalidem 2 gün kaldı bizde. Sağolsun birsürü yemek yaptı ve tabak tabak meyve yedirmiştir. Çok şükür şimdi daha iyiyim. Sözlümün de finalleri olduğu için gelemiyor, telefonla arayıp sormaktan başka bir şey yapamıyor. Ama kayınvalidem arayıp haşlamış, "kız nefes bile alamıyor tek başına gurbetlerde yaşamaya çalışıyor, çabuk bitir o okulu kafanı koparırım" şeklindeki bir azarı bana kadar ulaştı. Böyle zamanlarda yalnızlık çok koyuyor cidden. Kendi annem hayatta olsa gelemezdi yanıma, o yüzden annem yok olaydı keşke diye extra bir üzüntü duymadım ama sözlümün okulu bitseydi eşim olabilirdi. Başka da kimsem yok zaten. Babam hastalığımın ilk gününde aradı, hasta mısın sen dedi. Ben anlattım baya, şöyle oldu böyle oldu hastayım baya falan diye. El cevap: hmm anladım geçmiş olsun, ya bizim evin internet şifresi neydi? Ben tabi sinir oldum ben orda hasta ölüyorum umrunda bile değil. Netekim bütün hafta da aramadı bile nasıl oldun diye. Kardeşim de bir tarafta hastaymış herhalde. O da aramadı. Ev arkadaşlarım sürekli mesaideler, yüzüme bakan bile yok. Anladım ki herkes iyi gün dostu. Hastayken kalıyorsun tek başına. Ancak eşin, annen gibi canların olursa onlar çeker kahrını. Onun dışında kimse kendini üzmüyor bile:(
Evde zaman geçmek bilmedi, hasta halimle bile yatmaktan sıkıldım. Tamam iyi olsam yemek yapar temizlik yapar bir şekilde geçirirdim o zamanı ama hakkaten zaman geçmek bilmiyor. Yine iyi kötü çok şükür bir işim var. 6 gün aradan sonra bugün sahalara döndüm, gazam mübarek olsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder