16 Kasım 2013 Cumartesi

Çocukluğum Demek Kardeşim Demek

Akşam üzeri kardeşim ve nişanlısı uğradılar sağolsunlar. Bu sene gelinimizin yurdu benim evimin bir-iki sokak aşağısında olduğu için onu bırakırken ablasını da ihmal etmiyor benim hayırsız:) Aynı şehrin içinde bile olsak, hayat koşturmacası öyle bir içine çekiyor ki bizi, birbirimizi görmeye dertleşmeye vaktimiz olmuyor. Annem biz küçükken kavga edince hep derdi ki: "İleride büyüdüğünüzde ikiniz de ayrı yerlerde olacaksınız. O zaman çok özlersiniz birbirinizi ama". Biz ise o sırada küs olduğumuzdan "Ne özleyeceğim o aptalı yaa :'(" şeklinde yanıtlardık hemen. Kardeşimi her özlediğimde anacığımın bu sözleri aklıma gelir.

Kardeşimle aramızda 17 ay gibi kısa bir süre var. Ben kendimi bildim bileli yanımdaydı. İkiz gibi büyüdük. Tek büyüyen çocuklara o kadar üzülüyorum ki. Aklıma kardeşim her geldiğinde anneciğime rahmet okurum "iyi ki doğurmuş, iyi ki beni bu dünyada yalnız bırakmamış" diye. Hayatı birlikte öğrendik, her şeyi birlikte yaşadık. Bu kadar güzel ne olabilir ki. Küçükken -l harfini söyleyemez bana "âbâ" derdi:) Saat 9 oldu mu yanakları kulakları kıpkırmızı olur, bulduğu ilk kucakta uyuya kalırdı. En çok da oyuncak kırmayı, ya da bulduğu herhangi bir şeyi kırmayı severdi. Evin içinde gözükmüyor ve sesi çıkmıyorsa bu kesinlikle bir yerlerde yaramazlık yapıyor demektir. Trenlerinin nasıl çalıştığını merak edip çekiçle içini açmış olabilir, mutfak lavabosuna tırmanıp dişlerini fırçalıyor olabilir, perdeleri ve dantel masa örtülerini makasla kesiyor olabilir, erişebildiği vitrin örtülerini bahçeye gömüyor olabilir... Saymakla bitmez. Gözünüzün önünde koskoca vitrinleri bir hareketle üzerine yıkmayı ya da tüplü televizyonu üzerine devirmeyi de başarabilir... O kadar yaramaz bir çocuktu ki. 1 dakika göz önünden ayırırsanız bulduğunuzda çamaşır suyu şişesini kafasına dikiyor ya da deterjan kutusunu açmış yiyor olabilirdi. O ne kadar yaramazsa ben o kadar tertipli düzenli bir çocuktum. O her şeyi yer, ben ise istemem yemem diye naz yapardım. Benim yemediklerimi de o yerdi:) Çok güzel bir çocukluk geçirdik, tâ ki annem çalışmaya geri dönünceye kadar. Oradan sonrası sürekli bir karmaşa, düzensizlik olarak yer etmiş belleğimde. Annem evdeyken bize kekler yapardı. Hazır hiçbir şey yedirmezdi. Biz de karşısına oturur o kadar dikkatli ve sessiz izlerdik ki kek yapışını:) Her şey bittiğinde kek yenilebilir hale geldiğinde o büyülü saatler bitti diye çok üzülürdük. Anlatmakla bitmez o güzel günler. Allah nasip ederse ben de ilk çocuğumu yalnız bırakmayacağım ve mümkün olduğunca yaşlarını yakın tutmaya çalışacağım. Tabii hayatında bir kez bile çocuk altı değiştirmemiş birisinin bu sözleri şu an söylemesi çok kolay oluyordur sanırım, kaba tabirle "bekara karı boşamak kolay gelir" misali. İnşallah o günler geldiğinde böyle bir gücümüz olur ve çocuklarım da böyle güzel maceralarla büyürler. 

 Sokağa çıkamasak da oyun arkadaşının yanıbaşında hazır olması muhteşem bir şeymiş, şimdiki çocukları gördükçe anlıyorum. İş arkadaşlarım çocuklarını yaşıtlarıyla bir araya getirmek için oyun grupları araştırıyorlar. En uygunları saati 100TL imiş duyduğuma göre. Ben bunu duyunca inanamadım tabii ki. Oyun saati dedikleri de başlarında bir hoca olacak, önlerine oyun aracını koyacak ve yapması gerekeni söyleyecek. Nerde kaldı o çocuğun hayal gücü, oyun kurması, liderlik göstermesi. Arkadaşıma söyleyemedim ama aklıma kendi çocukluğum geldi ve içimden "yap bir kardeş al sana oyun grubu" diye geçmedi değil.

Hafızam benimle oldukça o güzel günleri hep hatırlayacağım. Bana böyle bir aile verdiği için Rabbime ne kadar teşekkür etsem az.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder